Bu Blogda Ara

Arşiv

Anadolu’dan Kur’unum

Anadolu’dan Kur’unum
Can Baytak Karikatürü

 

Işıltılı gözleri ve zaman zaman alengirli sözleri ile bizleri neşelendiren bakanımız yine bomba gibi açıklamalarda bulundu, tam olarak şöyle dedi:

“Neo klasik ekonomi düşüncesinden epistemolojik bir kopuşu temsil eden heteredoks yaklaşım günümüzde giderek ön plana çıkan davranışsal ekonomi ve nöro ekonomi ile daha fazla önem kazanmaktadır.

Alanı ekonomi olanlar bu sözlerden bir şey anladı mı, emin değiliz. Ekonomist olduğunu söyleyenlerin bazıları, ekonomimizin fevkalade iyi yönetildiğini iddia edip, yaşanan sıkıntıları dış güçlerin müdahalelerine bağlıyor çünkü. Ekonomi politikaları heterodoksanlı olunca, güvenlik politikalarında olduğu gibi enflasyonda da doksanlı yılları yeniden yaşar gibi olduk.

Doksanlar deyince aklıma o yıllarda TRT’de yayınlanan ve Güntaç Aktan’ın sunduğu Anadolu’dan Görünüm programı geldi. Programı hatırlayanların kulaklarında o meşhur müziği çınlamaya başlamıştır.

Bugünlerde çekilse muhtemelen programın adına Anadolu’dan Kur’unum derlerdi. Belki de açılış haberi şöyle olurdu: “Merkez’e bağlı Rezervli kazasının Kuroynak kur’salında devriye gezen SWAP timi, bir grup Dış Güç’le sıcak temas sağladı. SWAP ekibinin ‘teslim ol!’ çağrısına ateşle karşılık veren dövizler kısa sürede etkisiz hale getirildi. Enflasyondan yararlanarak kaçan Dış Güçlere yönelik, bölgede geniş çaplı bir operasyon başlatıldı. KKM kur’akollarının katkısıyla yürütülen operasyonda çember iyice daraldı.”

Şimdi de, mikrofonu Anadolu’daki vatandaşa uzatıp epistemolojik kopuşu, heterodok-ortodoks politikaları, dar ve orta gelirliler için hazırlanan konut projelerini ve kısaca ekonomiyi soralım:

Sabit Gelirli: “Epistemolojik falan anlamam, bunların işi hep istemolojik. Onlar ister, biz veririz. Onların alanı ekonomi, bizim de verenimiz... Bir telefon aldığımızda iki telefon parasını devlete veririz. Bir araba aldığımızda, üç araba fiyatını da vergi olarak hibe ederiz. Maaşımız daha elimize geçmeden vergisini öderiz. Arada zam aldığımız da olur, ama onu da gelir vergisindeki bir sonraki dilime daha çabuk geçmek suretiyle maliyeye veririz. Şöyle düşünün, kargo ücretinden muaf olmak için alışveriş sepetinizi belli bir tutara kadar doldurmuşsunuzdur. Alışveriş sitesi size bir kıyak daha yapıp 15 lira ekstra bir indirim yapacağını söylediğinde 115 liralık bir tasarruf yapmanın sevincini yaşarsınız ancak son anda yapılan inidirimle bedava kargo kapsamı dışına çıktığınızı ödeme yaptıktan sonra anlarsınız, toplamda 85 lira fazladan ödemişsinizdir...”

“Çıkar telefonunu” Dayısı: “Ortodonti çok önemli. İşten artmaz, dişten artar demişler. Ekonomi işi gözlerdeki ışıltı kadar dişlerdeki ortodontidir. Dişleri de, safları da sıklaştıralım. Biz yine iyiyiz. Raflarımız dolu çok şükür, Avrupalı açlıktan ölüyor. Parası olsa ne yazar, rafları bomboş. Okullarında silgi yemeye başladı çocuklar. Biz biraz sıkıntı çekiyoruz ama hep dış güçlerin saldırısı. Bizi kıskanıyorlar. İçerideki hain, terörist ve işbirlikçiler olmasa yabancıları siler süpürürdük de...”

Orta gelir tuzağındaki genç: “Eskiden orta gelir grubundaydım. Artık orta gelmiyor. Orta gelir gibi olsa, vurdugumuz gol da olsa, AKem vermiyor, ofsayt düdüğünü çalıyor. Hayır, Trakyalı değilim... O çaldıkça ak-emiciler alkışlıyor, onlar alkışladıkça o da çalıyor düdüğü... Var’a yapılan itirazlar bir yere varamıyor, VAR’lık mega-fonun başında da o var. Kendini oraya layık görüp atamış, atamayı da kendi onaylamış. Kendisine sadece kendi itiraz edebilir.”

Kuantum bilinçaltıcısı abla: “Tamamen Cumhurbaşkanımızın tensibi, himayesi ve talimatıyla, konut konut konut! Etrafa, sağdan sola, aşağıdan yukarıya doğru konut. Ve TOKİ’yle birlikte, beşli çetelerle birlikte, müteahhidana doğru konuuut konut! Ve imar halini gerçekleştir...”

Sıradan çinko pilli vatandaş: “Heterodoks falan anlamam ben. Bizim için hepsi birbirinden beter o doksların. Yeterodoks artık! Söz milletindir! Millet aç, süslü ve anlamsız sözleriniz karın doyurmuyor! Bastırılmış rakamlar açlığı bastırmıyor, mızrak çuvala sığmıyor!

 Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/anadolu-dan-kur-unum_570701

Ekono-mistik Düşünceler

 

Ekono-mistik Düşünceler

Yaptıkları her iş, zaman itibarıyla ya Cumhuriyet tarihinin, ya asrın veya bütün zamanların; coğrafi olarak da Avrupa’nın, Ortadoğu ve Balkanlar’ın ve belki de bütün dünyanın en büyük işi olan hükümetimiz, yine mega-süper bir proje ile karşımıza çıktı.

Yatay mimari ile inşa edilecek 500 bin konut, barınmadan ticarete, eğitimden sağlığa, kültürden adalete ülkenin bütün dertlerine deva olacak anladığımız kadarıyla. İnsanlar, yüksek yüksek kiraları eve vermesinler, bakın bakalım ne oluyor?

Kiralara gidecek olan paranın bir kısmı esnafa gider, ticaret canlanır. Ev sahibi-kiracı kavgaları biter, ödenmeyen kiralardan doğan hacizler sona erer, adliyeler ve kolluk kuvvetleri rahatlar. Biriken parayla gezmeye gidilir, kültürel faaliyetlere ağırlık verilir. Çocukların eğitimine daha çok para ayrılabilir, eğitimin kalitesi yükselir. Hepsi bir anda olmaz tabi, 20-30 yıl kadar beklemek gerekebilir. TOKİ taksitleri anca biter, o zamana kadar sabır... Desteği kesmememiz gerekiyor, ahirette soracaklar diyor, Bakan Kirişçi...

Yalnız, bu kadar ev yanyana inşa edilirse iyice Betoniye Cumhuriyeti’ne dönüşürüz diye bir endişem var. Yiyecek ekmek bulamayan insanlara “betonu ye” dememek için, bence yeni evleri helvadan yapsınlar, acıkma durumlarında daha kullanışlı olur gibi.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanı’na, asgari ücret alanların nasıl ev sahibi olacağı sorulduğunda “eşten dosttan borç para alırlar, ek işlere bakarlar, fazla mesailere kalırlar, bir şekilde çıkarırlar parayı, biz de öyle yapıyoruz” manasında cevap vermiş. Yahu, koca bi ülkeyi böyle döndürmüyor muyuz zaten? Ekonomist Erdoğan, “Pek çok ülke gerekli desteği veriyor, onlardan gelen paralar Merkez Bankası rezervlerini güçlendiriyor” dedikten sonra, sana bana ne oluyor? Türküsü bile var:

“Nure SWAP yapıyor, Nure

Brüt rezervler taşıyor, Nure

Nure’nin ışıltılı gözü, Nure

Merkez rezervleri yakıyor, Nure

Nure Nure hey Nure, Nure...”

Aç kalmayız evelallah, yüksek tutulan kur sayesinde ihracat rekorları kırarız. Dünyanın en ucuz ülkesi olup bütün yatırımları çekeriz. Yabancı bir ülkeye gitmiş olan bakan Nebati “Ah buradakiler, gelseydiler orada da Türkiye'ye olan ilgiyi, alakayı, Türkiye'yle ilgili beklentileri bir görebilseydiler. Ah, Türkiye'nin gücünü burada olup da hissetmek istemeyenler, Türkiye'nin kalitesini, Türkiye'nin ortaya koyduğu performansı, gözlerini, kulaklarını kapatıp görmek istemeyenler bir an için orada bulunsalardı, nereden nereye geldiğimizi, ülkenin nasıl karşılandığını, bizzat şahit olarak hissetseler...” demişti.

Bu arada enflasyon yükselse bile zarar vermez. Biz zaten alışığız ki, başka ülkeleri titreten enflasyonun 20 katını çekiyor ve bana mısın demiyoruz. Bakın, ne güzel demiş Cumhurbaşkanımız “Enflasyon aşılamaz bir ekonomik tehlike değildir. Ben ekonomistim. Şu anda yüzde 8, yüzde 9 enflasyonun bile tehdit ettiği ülkeler var. Bizde yüzde 80 var. Biz şu anda 250 milyar dolar ihracatı yakalamış bir ülkeyiz. Benim ülkemde marketlerde raflar boş değil. Ama Amerika'da bile bugün raflar boş, Fransa'da raflar boş, Almanya'da raflar boş. Benim vatandaşım şu anda istediği her türlü ürünü marketlerde bulabiliyor.”

Geçen hafta Amerika parklarında dolaştı, dünya milletlerine ders verdi. Keşke, birkaç market dolaşıp alışveriş yapsaydı da, boş market raflarını ve yüksek fiyat etiketlerini görebilseydik...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ekono-mistik-dusunceler_570395

PC’lik Bozuklukları

  

PC’lik Bozuklukları
PC'lik Bozuklukları

Bir işhanının eksi birinci katında, güneş görmeyen, dışarıya açılan bir penceresi olmayan ve sürekli lambalar açık olduğu için günün hangi saatinin yaşanıyor olduğunun saate bakmadan anlaşılamadığı dükkanımda sakin bir gün geçiriyordum. Radyoda alaturka bir müzik çalıyor. Çayımı yudumlarken, şarkıyı zihnimde kendi meşrebimde mırıldanıyorum: 


“Outbox’ımda hala maillerin, maillerin 

Maillerin var inan.... 

Unuttum desem de şifremi yalan, yalan 

Vallahi yalan...” 


Radyo dediysem, bildiğiniz radyo cihazından değil, internet üzerinden, kanalın web sayfasındaki canlı dinleme aracını kullanarak dinliyorum. O kadar farkımız olsun, bodrum katında radyo çekmez zaten. Birkaç gündür gelen giden yok, verdiğim hizmetlerle ilgili şikayetlerini bana ve memnuniyetlerini dostlarına anlatması gereken müşterilerim sanki konuyla ilgili sessizlik yemini etmişler. Bu insanlar, dostlarıyla görüşmüyor mu yoksa? Nasıl bir toplum olduk biz? Hep bu sosyal medya ve mobil uygulamalar yüzünden, insanlar selamı sabahı kesti birbiriyle. Ah, bu teknoloji yok mu... Varsa yoksa birey! Hayatın merkezinde birey, önemsiz geri kalan her şey! “Sen şöyle aslansın, böyle kaplansın, senin fikirlerini bütün dünya duymalı, resmilerinin beğenilmesi çok önemli, sen, sen ve ille de sen... Kendinle ilgili her detayı ortalığa saç” diyorlar. Bireyi deve, Hubble’yi kubbe yapan bu teknoloji... Neyse canım, biz de ekmeğimizi buradan yiyoruz sonuçta. 


*** 

Elinde laptop çantası olan biri etrafa baka baka dolaşıyor. Bir şeyler aradığı belli. Elindeki çantada bilgisayar varsa, bana uğrayacağı kesin gibi... Ve işte, benim tabelayı görür görmez başka yere bakmayı bırakıp dükkâna yöneldi. Allah’ım, kaç zamandır müşteri gelmiyordu. Bunu kaçırmayayım bari! 


Bilgisayarının üzerine su dolu bir sürahi devrilmiş. Telaşla, hemen saç kurutma makinesi tutmuş cihaza. Yaptığının yanlış olduğunu, kurutma makinesi yüzünden sıvının içerilerde her yere dağıldığını söyledim. Benim gibi bir profesyonelden yardım almasının ise geç kalınmış olsa da doğru olduğunu ekledim. Adam bilgisayarı tamir için bırakıp gitti.  


Pirincî yöntem olarak önce bilgisayarı pirince yatıracağım. Evet, doğru duydunuz pirince. Bilgisayarı ters çevirip, pirinç dolu bir kabın içerisine koyuyorum. Şahsen ben, meşhur Dosya pirincini kullanıyorum ama siz evdeki pilavlık pirincinizi kullanabilirsiniz. Evinde pirinç olmayanlar bulgur da kullanabilir, sonuçta Dimyat’a pirinç bulmaya gidinceye kadar eldeki bilgisayardan da olmayın derim. Pirinç nemi toplamaya yarayacaktır. Genelde dökülen bir bardak su için 3 bardak pirinç atarım. Teknik bir sebebi yok 1'e 3 oranının, sadece pirinç-pilav derken pi-love'ım depreşti, yuvarlak hesap olsun diye de pi sayısını her zaman 3 alırım. 


Bilgisayarı yatırdıktan sonra, pirinç altında neler olduğunu keşfetmem lazım. Patenti tamamen bana ait olan bu yönteme “PC-Analiz” diyorum. Erken dönemlerine geri gidip ne gibi travmalar geçirdiğini bulmaya çalışıyorum. Anakartıyla iletişimi nasılmış, başına neler gelmiş... Bunlar önemli. Sonra, profil gelişimlerini takip etmek lazım, Login İD, L’EGO ve superuser gibi aşamaları var, biliyorsunuz. Her biri PC-kolejik gelişimi anlamak için iyi irdelenmeli. Eski bilgisayarların mottosu “bana bir byte öğretenin kırk yıl kölesi olurum” şeklindeydi. Şimdi nerede... Senin bildiğini sana satmaya çalışan, seni yönlendirmeye çalışan yazılımlar ve araçlarla dolu bilgisayarlar. Bu arada, radyoda Orhan Gencebyte’dan bir şarkı çalıyor: 


Bir zamanlar benim kompüterimdin 

İnternetsizken bile hasretimdin 

Şimdi başka ağlar buldun, torrentler senin olsun 

Sana gelen virüsler benim, downloadlar senin olsun 

Ben daha ne file, folder’tlere yolcuyum 

Ben altına wifi şifresi yazılmış modem mahkumuyum” 

 

Dükkanımda “PC-Koleji” isimli bir köşe vardır. Bilgisayarları hep okutmaya çalışırım. Varsa gözden çıkardığınız bir makine, getirin, iyi fiyata okutayım sizin için. Tahsil-tahsilat meseleleri benim kırmızı çizgimdir. Şu sıralar işler kesat, insanlar bizim gibi dükkanlardan bilgisayar beğenip internetten alıyor.  


Neyse, ne diyorduk; çok değişik PC’lik bozuklukları var. Hekim olarak birkaçını sayayım: 


Obsesif Kompütif bozukluk: Bu bozukluğa sahip bilgisayar takıntılıdır. Düzgün çalışmaz, bir yerlerde takılır. Klavyede yüz tane tuşa basarsınız, hiç tepki vermez. Sonra aniden hepsini birden ekrana basmaya çalışır. Bolca yanlış yaptırır kullanıcısına. O arada, klavyede bastığınız tuşların ekranda çıkmadığını görüp silme tuşuna da basmış olursunuz genelde. Yazıların hızlıca  çıktığını görünce, en son kullandığınız del tuşu basışlarını iptal etmek istersiniz ama nafile... Yediği patch'lerle yamalı bohçaya dönen işletim sistemi, yüklenen-kaldırılan uygulamaların çokluğu, sistem dosyalarının bozulması bu bozukluğa neden olabilir.  


Mainborder-line PC’lik bozukluğu: Anakartın üzerinde arızalar meydana gelebilir. Çipset zamanla şişebilir, bağlantıları kopabilir. Daha kötüsü, her an bağlantılarının kopacağını zanneden anakart, bu korku sebebiyle panikler ve aşırı ısınır. Aşırı ısınma sonucu bilgisayar kilitlenebilir.   


Para-no-ya: Sistem kaynakları artık ihtiyaçlara cevap veremez hale gelmiştir. PC artık resmen “bana yeni bir parça al” diyerek yalvarır, performansı yerlerde sürünür. Beni dinleyin, RAM alın, SSD diske geçin. Zamanında “para yok ya” diyerek takviye parça almazsanız, sistemi komple yenilemeniz gerekecektir ve bu işlem çok daha pahalıdır.  


Şizo-şifrenik bozukluk: Hiç tanınmayan ve kimseye görünmeyen profiller oluşur. Bilgisayarınız ele geçirilmiş demektir. Bazen, bilgisayarı uzaktan ele geçirenler, diskleri şifreler ve bilgisayarınızı açılamaz hale getirir. Şifreyi çözmek için kullanıcıdan fidye isterler. Böyle bir durumla karşılaşırsanız sakın o korsanlara istediklerini vermeyin. Belli aralıklarla bilgilerinizin yedeğini alırsanız hiç onları dinlemeden basarsınız formatı, yeni ve temiz bir başlangıç yaparsınız. Yedeğiniz yoksa bir adet soğuk su dolu bardak bulundurmanızda fayda vardır.   


REM'ans: Bellek yetmezliği sebebiyle PC'nin olayları hatırlayamaması, işletim sırasında donmalar yaşaması ve arada bir saçmalamasıdır.


Historyonik Bozukluk: İnternette olur olmaz yerlere girip, farkında olmadan pek çok casus yazılım ve zararlı bileşenleri yükleyenlerin yaşadığı bozukluklardır. İnternet tarayıcılarının history kısmına bakılınca hemen anlaşılır. Bedava araç/uygulama/film edinmek için ipe sapa gelmez sitelere girmeyin. Meşhur sözü hatırlayın: bir ürüne para vermiyorsanız, ürün sizsinizdir. 


Siber aktivite: Bilgisayarın içerisine gizli ajanlar kaydeden korsanlar, onları uzaktan kontrol edip bilgisayarınızı köle olarak kullanabilirler. Kendi izlerini kaybettirerek, haberiniz bile olmadan sizin bilgisayarınız aracılığıyla birilerine hakaret edebilir, terör ve kaçakçılık gibi yasadışı faaliyetler için IP numaranızı maske gibi kullanabilir, siber saldırılarda ve DDOS ataklarda zombi muamelesi yapabilir. Kısaca, siber suçlar için bir ara konak olarak kullanılan bir bilgisayarda siberaktivite sendromu vardır.


*** 


Su dökülmüş bilgisayarla bugünümüz geçti, yarına Allah kerim... 


Lockman Hackim serisi önceki hikaye Serinin bir sonraki hikayesi: Bilişim İktidarı Partisi

  

Öne Çıkan Yayın

Gözlükler

  İbrahim Özdabak Karikatürü   “Artık önümüzü göremiyoruz” sözünü ilk duyduğunuzda aklınıza: “Tabii canım, nasıl adım atacağımızı şaşırdık...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: