Bu Blogda Ara

Arşiv

Ha Babam Harca Sınıfı

 

Ha Babam Harca Sınıfı

Ekonomide işler gayet yolunda gidiyordu. Amerika ve Avrupa kıtaları düşüşteyken biz dünyanın yeni lideri olmuştuk. Havaalanlarımız Almanları kıskandırıyor, büyüme oranlarımız İngiltere’yi çatlatıyordu. Gönül coğrafyamız ellerini açmış bize bakıyordu. Hepsine yetiyorduk maşallah...

Sadece dindaşlarımıza değil ha, Afrika ülkelerine de insani yardım gönderiyorduk. Hatta, bir keresinde Venezuela’ya el bagajı içerisinde maske ve korona yardım kitleri götüren, usul-erkân bilen fedakâr vatandaşlarımız oldu.

Her günümüz bir öncekinden daha iyi giderken ne oldu da kendimizi enflasyon ile boğuşurken bulduk anlamıyorum. Kesin, nazar değdi bize, ben söyleyeyim! Tabii, kırk yıl öncesinin parlamenter sistem hükümetlerinin etkisini de unutmamak gerekir. Neler yaptılarsa artık, hala kendimize gelemedik. Dün IMF’ye borç veren bir ülke iken bugün Suudi Arabistan Maliye Bakanı bizi kırılgan ve savunmasız ülkeler arasında sayıp bize yardım edilmesi gerektiğini söyledi, iyi mi?

Muhalefetin de suçu büyük bu tabloda. Bütün muhalefetin bir araya toplanmasına ne gerek vardı... Toplanıp ne yaptılar, memura emekliye insani şartlarda maaş vermeyi taahhüt ettiler! Toplumsal baskı yapıp EYT için kanun çıkarttırdılar. Çıta o kadar yükseldi ki para yetişmez oldu hiçbir şeye.

Kasalarda paralar bitti. Emekli maaşlarının bir kısmı hazine tarafından karşılanıyor. Dövizi sabit tutmak için icad edilen Kur Korumalı Mevduat sisteminin fark ödemeleri Merkez Bankası’na devredildi. Kalmayan para ile ödeme yapılamayacağına göre para basılacak ve enflasyon şahlanacak demektir. Zenginin TL olarak tuttuğu ve dövize endeksli parasının korunması için gerekli olan maliyet fakir halkın sırtından çıkacak. Seçim sonrası yapılan ek bütçede aslan payını vergilerden gelen dilim oluşturuyordu. İğneden ipliğe her şeyin vergisi arttı, üretim maliyetleri katlandı. Artan fiyatlardan en çok etkilenen sınıf yine sade vatandaş.

Vatandaş daha çok vergi verirken, cebindeki parası durduğu yerde an be an erirken, çalışıp biriktirdiği para ile değil ev, araba bile almayı hayal edemiyorken, aylık ödenen kiralar ortalaması asgari ücretin üzerinde seyrediyorken... “Ha Babam Harca” sınıfı ise itibardan tasarruf etmeme işine istikrarla devam ediyor. Tasarruf genelgesi yayınlanıp bütün devlet kurumlarına tebliğ edilmişken, temsil ağırlama masrafları tavan yapmış, makam araçları alımı ise hız kesmeme konusunda ısrarlı. Cumhurbaşkanlığı tarafından kullanılan örtülü ödenekte yedi aylık toplam harcama 2.8 milyar TL’ye ulaşmış. Sadece Temmuz ayı harcamasının bir milyar liraya dayandığı yazılıyor.

Özel Çamlıca Ülkesi’nin Ha Babam Harca sınıfında işleri yoluna koyması için “Mehmet Hoca” ile “Hafize Ana” göreve getirildi ama seçime endeksli hesaplarla ekonomiyi ne kadar rasyonel bir zemine oturtabilecekleri meçhul. Kendilerine verilen yetkiler ve onlardan beklenen sorumluluklar uyumlu olabilecek mi göreceğiz. Şimdilik görünen, mahalli seçimleri etkileyecek acılıkta reçetelerin uygulanmasının tehir edildiği. Asıl acı reçete 2024 Mart seçimlerinden sonra bekleniyor.

Ha Babam Harca sınıfı edebiyat dersi için iki replik bırakalım:

“İtibardan tasarrufu olmayan iktidar, damda faytonla dolaşır”

“Tasarruf tedbirleri geliyor, ört harcamaların üstünü, yorgaaan yorgan üstüne”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/ha-babam-harca-sinifi_586490

 

Hülasa Sesleniş

 

Hülasa Sesleniş
İbrahim Özdabak Karikatürü

Kıymetli kardeşlerim,

Malumunuz olduğu üzere, ceza infaz kanununda düzenleme yaptık. Bazı mahfiller her şeye itiraz ettikleri gibi buna da bir kulp uydurdular. Neymiş, cezaevindeki insanları cezaları bitmediği halde dışarı çıkarıyormuşuz!

Evvela, şunu hatırlatayım: İnfaz kelimesindeki n harfini çıkarırsanız kalan harflerle “faiz” yazabilirsiniz. Faizin sebep olduğunu söylemeye gerek yok herhalde... Ben kriminolojistim ve iddia ediyorum ki infaz sebep, suç enflasyonu ise sonuçtur. Ceza infazı yaptığımız sürece suçlar artacaktır. Bundan dolayı, neo klasik ceza düşüncesinden hapiste’molojik kopuşu temsil eden yeter’o’hapis yaklaşımını göstermiş bulunduk.

Deniyor ki, işlenen suçların sayısında patlama olmuş; motorsikletli çeteler saldırıp adam dövüyormuş sokak ortasında, kameralara baka baka cinayetler işleniyormuş. Bunun bizimle ne alakası var? Hapse girseler, her branştan suç uzmanları mevcut orada, eğitimlerini alıp master derecesinde çıkarlar hapisten. Madem toplumsal cinnet yaşanıyor, ona karşılık toplumsal cinayet eşitliği de sağlansın ki adalet yerini bulsun. Seni öldüreni sen de öldür, anında cezasını çeksin. Devleti uğraştırmaya ne gerek var?

Sonra, gerek Covid-19 sebebiyle olsun, gerek cezaevlerinde yer kalmadığı için olsun, pek çok kişi denetimli serbestlikten faydalanıyordu. Bu adamlar dışarıda iş bulmuş çalışıyor ve ekonomiye katkıda bulunuyor. Kimi de çoluk çocuğa karışmış. Şimdi bunları alıp tekrar hapse mi tıkalım! El infaz-düzeltiyorum- el insaf!

Diğer bir husus, bizi çevre ve yeşil düşmanı ilan eden belli çevreler var. El insaf vel iz’an! Yahu biz çevrecinin daniskasıyız. Sadece Türkiye’de değil, dünyada çevresini bizim kadar düşünen oldu mu acaba? Bizim çevrede olup işe, makama, ballı maaşlara erişmeyen kaldı mı? En işe yaramaz adamlarımıza bile bakanlık, milletvekilliği, olmadı, müsteşarlık, genel müdürlük ve belediye başkanlığı gibi payeler verdik. Hiç vermediysek, bir kurumda yönetim kurulu üyeliği veya icra kurulu üyeliği dağıttık insanlara. Oturduğu yerden dördüncü-beşinci maaşını alanlar var.

Herkese memurluk verilmez, kendi işini yapan adamlarımız da var. Onlara yağdırdığımız ihaleler gırla... Hayır efendim, bu yöntemle para kazanmak isteyenlerin parasının olması da şart değil. Parası yoksa kendisine borç veriyoruz. En kötü durumda kendisine kefil olup kredi almasını sağlıyoruz. Borç dediğime bakmayın, ödemiyorlar o borcu. İhalelerimizde geçiş/kullanım garantisi verdiğimiz için aslında onlara biz düzenli ödemeler yapıyoruz. Düzenli deyince sabit taksitler gelmesin aklınıza, düzenli bir şekilde artan oranlarda ödemeler yıllar boyu sürüyor.

Yeşil düşmanı olduğumuz konusu da tamamen bir kuru iftira! İftiranın bile kurusunu değil yaşını tercih eden bizler için çok ağır bir itham! Yeşil'i ne kadar sevdiğimizi Suudi Arabistan, Katar ve Birleşik Arap Emirlikleri gibi ülkelere sorun. Körfezden ülkemize akmasını istediğimiz, yeşil renkli bir tedavül aracı olan ağaç türevi bir ürünü almak için attığımız taklalar, müfterilere en güzel cevap olacaktır.

Link: 

Gizli Maddeler

 

Gizli Maddeler

Nihayet, o an geldi... Dile kolay, tam 100 yıl beklendi madenleri çıkarabilmek için. Güldür Güldür programındaki betimlemeci Mustafa tiplemesinin üslubuyla söyleyecek olursak, “Vatandaş nasıl bekledi biliyor musun, Ahmet Arif’in hasretinden prangaları eskitmesi gibi bekledi... Neşet Ertaş’ın türküsündeki gibi ‘gel gizli gizli’ diyerek çağırdı gizli maddeleri...”

Gizli maddelerin süresi bitti. Artık vakit, kutlama ve meşhur şair Nef’i gibi şiir okuma vaktidir:

“Esdi nesim-i asr-ı Türkî, açıldı gizli maddeler subh-u Temmuz
Çıkarılsın bizim de madenlerimiz, Abdurrahman meded, sun doğal gazumuz

Verdi yine müjde-i behişt, oldu hava amber sirişt
Ülke behişt ender behişt, her gûşe bir bağ-ı İrem

Gaz devri ayş eyyamıdır, zevk ü sefa hengâmıdır
Trollerin bayramıdır, bu mevsim-i ferhunde dem

Dönsün yine troller, coşsun yine âhaberler
Reis versin mehterler, mutripler ettikçe negam

Ya n’eylesün pelikanlar, âlüfteler, ebabiller!
Gabar suna petroller, nûş etmemek olur sitem

Lûtf eyle BOTAŞ, nazı ko petrolü sun ki kalmaz böyle bu
Dolsun depolar ü kombiler, boş kalsın fatura hem

Biz âşık-ı azadeyiz amma Reis'e âmâdeyiz
Âlüfteyiz, dildadeyiz, bizden diriğ etme kerem”

Hızımızı alamayıp, Nabî mısralarıyla yedi düvele şöyle seslenelim:

"Bağ-ı dehrin hem baharın hem Lozan'ın görmüşüz
Biz Gabar’ın da, Karadeniz’in de gazını görmüşüz

Top-ı âh-ı inkisâra pâyidâr olmaz yine
Kişver-i câhın nice zengin dış güçlerin gömmüşüz"

Muhtemelen şimdi İngilizler de gizli maddelerin süresinin bitimi üzerine, üzüntülerinden şöyle bir şarkı söylüyordur:

"Gizli madde bu, söyleyemem ben onu hiç kimseye
Sevr'e veda, Mondros'a da, veda artık her şeye

Oyunlarım bir bir hayal oldu, emperyal arzularım hep soldu
Gönlüm hicran, hasret, gamla doldu"

Gizli maddeler hakkındaki gizlilik süresi bittiğine göre artık açıklamanın zamanı geldi. Öncelikle gizli madde konusunun kendisi bir maden. Bu madenin çok ekmeğini yedik şimdiye kadar.

Gizli madde, gerçek bir element ama periyodik cetvele bakınca bulamazsınız, gizlemişler çünkü. 118 element var diyorlar ya, bir gece ansızın 119, 120... Kim bilir!?

Gizli maddelerin çıkarıldığı madenlere “madden” denir. Madden, maddeten bizi rahatlattığı gibi safları sıklaştırmada da kolaylık sağlıyor. Çok tatlı olduğu için kendisini “maddlen” diye isimlendirenler de var. Gizli maddelerin biraz acı gibi olanlarına da “bitter” deniyor ama endişelenmeyin çabuk bitmez. O kadar tatlı bir maden ki inanamazsınız. Jelibon'a şaşırtıcı derecede benziyor! Gizli maddelerin süresi henüz bitmemişken, vatandaşın biri jelibon rezervlerimizi ifşa etti ya... Yüreğimiz ağzımıza geldi dış güçler jelibona, daha doğrusu maddlene el koyacak diye. Neyse ki, kaynaklarımızı deşifre etmemek için işi dalgaya vurup unutulmasını sağladık.

Şu andan itibaren jelibon-düzeltiyorum- maddlen rezervimizi gururla dünyaya duyurabiliriz: Tam 6 milyar dolar metreküp tonluk rezervimiz var. Vatana millete hayırlı olsun!

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gizli-maddeler_585622

Öne Çıkan Yayın

Dev Led Aklı

  Dev Led Aklı Çizgi filmlerde veya karikatürlerde sıkça rastlanan bir durum vardır; birinin aklına parlak bir fikrin gelmesi âniden belir...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: