Bu Blogda Ara

Arşiv

Rabia’dan Salise’ye

 

Rabia’dan Salise’ye
İbrahim Özdabak Karikatürü

Yıllar önce seyrettiğim, Arap ülkelerinden birinde çekilmiş bir belgeselde, halktan biriyle yapılan bir röportajda, bir vatandaş şöyle bir şey demişti: “Coğrafyamızda iktidara gelmek isteyen kişiler İsrail’e sataşarak puanını yükseltir, iktidara gelir gelmez de ilk iş olarak İsrail ile el sıkışır.”

Meşhur “Van minüt” çıkışı ile birlikte Erdoğan da İsrail’e rest çekmişti. Hemen akabinde tavrının moderatöre olduğunu söylemişse de ülkeler arası ilişkiler diplomatik seviyede bozulmuş görünüyordu. Mavi Marmara vakası sebebiyle gerilim üst düzeylere çıkmıştı. Velakin, o yıllarda, iki ülke arasındaki ticaret hacminin önceki dönemlere oranla 5-6 katına yükseldiği ortaya çıkmıştı.

Hava sahamızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdüğümüz Rus uçağı da Rusya ile aramızın bozulmasına sebep oldu. Başlarda, sınırlarımızı ihlal eden kim olursa olsun aynı müdahaleyi yapmaktan çekinmeyeceğimiz söylendi, Rusya ile işler fena halde bozldu. “İsterse doğalgaz vermesin, gerekirse tezek yakarız” dendi, atlarına binip Moskova’ya sefer düzenlemek isteyen vatandaşlar sosyal medyada Putin’e meydan okudu. Rusya, domates dahil, hiçbir ürünümüzü almamaya karar verdi. Ülkelerinde iş yapmakta olan müteahhitlerimizi geri gönderdi. Ticaretimiz ağır yara aldı. O sırada Putin, Suriye’ye iyice yerleşti ve kuzey hava sahasında kuş uçurtmamaya başladı.

Nasıl olduysa, zamanla, “düşürme emrini biz verdik” diyenler, uçağı düşüren pilotlarımızın FETÖ’cü olduğunu ve Rusya ile aramızı bozmak için uçağı vurduklarını söylemeye başladı. Çok geçmeden bir özür mektubu yazdığımız ortaya çıktı. Rusya’ya ihtiyacımız vardı, keza İsrail’e de ihtiyacımız olduğu söylendi. Mavi Marmara’da şehit edilen vatandaşlarımız için açılan davalar düşürüldü, karşılığında özür ifadesi de barındırmayan bir anlaşma ile cüz’i bir para alındı.

Ajan olduğu gerekçesiyle tutuklanan, Türk asıllı Alman vatandaşı olan gazetecinin serbest bırakılıp bırakılmayacağı sorulduğunda "Hiçbir surette olmayacak, ben bu makamda olduğum sürece asla" cevabını veren Erdoğan, gazeteci Deniz Yücel için “Elimizde görüntüler, her şey var. Bu tam bir ajan terörist" demişti. Başbakan Binali yıldırım Merkel ile görüştükten sonra Yücel tahliye edilmiş ve Almanya’ya dönmüştü.

ABD ile aramızın gerginleşmesine sebep olan Amerikalı Rahip Brunson için de “Bu can bu bedende, bu fakir bu görevde olduğu sürece o teröristi alamazsınız” denmiş ve bir süre sonra tahliye edilip özel uçakla ülkesine gönderilmişti.

Darbe finansörü ve “şerefsiz” olmakla suçlanan Birleşik Arap Emirlikleri ile nasıl barıştığımız hala sırrını muhafaza ediyor. Hesap sorulmadan bırakılmayacağı söylenen, Cemal Kaşıkçı’nın katili Suudi’lerle kucaklaşıldı. İhvan desteği yüzünden bizi dışlayan körfez şeyhleri ve Suudi’ler için bir “ihvan minüt” süreci başladı herhalde.

Dönüş diplamaSisi, Mısır’la devam ediyor, 10 yıla yakın zamandır diplomatik ve beşerî her türlü iritbatı reddettiğimiz Sisi ile de el sıkışıldı. Herhangi bir ülke ile çocuk gibi küsmek, her nevi ilişkiyi bıçak gibi kesmek mantıklı olmadığı gibi sürdürülebilir de değildir. Kesilen irtibat sebebiyle iki ülke arasında yaşanan zararlar ve Akdeniz’de, bozuk ilişkiler sebebiyle değişen dengeler yüzünden uğradığımız kayıplar nasıl telafi edilecektir?

Niye dönüş yapılıyor diye sormuyoruz, dönüş yapılacağı biliniyordu da madem, neden başta bu kadar esip gürlediniz? Düşman ilan ettiğiniz herkes ve herşey hakkında konuşmak için ağzını açanı hainlik, işbirlikçilik ve teröristlikle suçlamadınız mı? İlkeli duruştan taviz vermeden diyalog kapısını açık tutmak daha iyi olmaz mıydı? Bugünden sonra, düşman ilan ettiğiniz kimlerle daha barışmayı düşünüyorsunuz?

Sisi hamlesi sonrası, iktidar partisinin teşkilatlara Rabia ile ilgili paylaşımlarını silme talimatı verildiği söyleniyor. Rabia el işaretini parti simgesi olarak benimsemiş olan partilileri düşünerek yumuşak bir geçiş düşünmeleri lazım. Bana kalırsa, artık, Salise isminin verilmesi pek münasip düşebilecek işarete geçebilirler. Salise, bir zaman ölçüsü olmakla birlikte arapça üçüncü anlamına gelir. El işareti şöyle yapılır: Rabia işaretindeki açık dört parmaktan ortanca olanı kıvrılmak suretiyle, kapalı duran  başparmağın altına alınır. İktidar ortağı olan MHP’nin bozkurt işaretine de benzerliği sebebiyle kendilerine jest de yapılmış olur. İktidar ortakları Perinçek, Erdoğan ve Bahçeli üçlüsü üç rakamıyla temsil edilir. Bunlarla beraber, bir zaman ölçüsü ifadesi olarak salise, dönüş hızı hakkında da bilgi verecektir...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/rabia-dan-salise-ye_573775

Dezenflasyon

Dezenflasyon
İbrahim Özdabak Karikatürü

Farkında mısınız, dezenformasyon yasası çıkalıberi, milleti “dezenforme” etmek zorlaştı... Etmeye kalkanlar haftalık bültenle ifşa ediliyor.

Üstelik, yasa daha yürürlüğe bile girmedi, 2023’te ezber bozan gizli maddelerle birlikte resmen işlemeye başlayacak. Etkisi şimdiden hissedilmeye başladı: Artık öyle aklına gelen şeyi söylemek yok! “Ekmek aptal milletlerin temel yiyeceğidir” diyen Cihan Kolivar ibret-i alem için “paketlendi” meselâ. Ne demişler, “paketten büyük kutu var, kutudan büyük koli var”. Tutuklanma sebebi olarak kayıtlara düşen ekmekle ilgili olan sözü değil, Cumhurbaşkanına hakaret etmiş diyorlar ama olsun, tutuklama gelmiş Cihan’e, Cumhurbaşkanı bahane, ekonomi ise şahane...

Ekonomi demişken, enflasyonla ilgili çok güzel müjdeler var, kendisi ile konuştuk düşürüyoruz inşallah. Aralık itibarıyla dezenflasyona geçeceğiz, artış hızını azaltıyoruz. “Baz etkisi sebebiyle zaten düşecekti, siz ne yaptınız ki?” diye soran hainlere aldırmayın. Ekonomi, gözlerdeki ışıltı kadar kimyadır aynı zamanda. Kimyada asit-baz meselesi vardır. Şimdiye kadar asit özellikli enflasyon biraz can yakmadı değil ama hemen baz etkisine geçeceğiz. Bazlama, aptal canavarların temel besinidir. Enflasyon canavarını bazlamaya alıştırdık mı, hemen uysallaşır.

Baz etkisi tamam ama onun yanında başka şeyler de düşünüyoruz. Ekonomiyi toparlayacak tedbirler konusunda hiçbir fırsatı kaçırmıyor her şeyi değerlendiriyoruz. Sürpriz yapacaktık aslında ama, neyse hadi söyleyeyim: Geçenlerde, Madrid yerine yanlışlıkla Mardin’e gönderilmiş Rus turistlerin haberi vardı. Arkadaşlarla hemen hesapladık, günde böyle üç beş iş yapılsa, ülkece paraya para demeyiz. Mardin ile sınırlı olmak zorunda değil tabii bu kampanya; Almanya-Alanya, İtalya-Antalya, Marsilya-Mersin, New Hampshire-Nevşehir, Kenya-Konya, Napoli-Nazilli gibi benzerlikler kullanılsa fena mı olur? Gelen her turist 10 euro, 20 dolar harcasa...

Yanlış anlamayın kardeşlerim, dolandırıcı değiliz, insanları buralara zorla getirmeye niyetimiz yok. Dilenci de değiliz, kimseye el açmıyoruz. Bir şekilde ülkemize gelmiş bulunan insanlardan nasıl faydalanabiliriz, onun yollarını arıyoruz, o kadar. Ticaretimize bakacağız. Pirinç almaya Dimyat’a gidecekken yanlışlıkla Midyat’a gelen insanlar da olabilir, “pirincimiz yok ama bulgurumuz meşhur” deyip onları da boş göndermeyiz meselâ...

Neticede, bütün bunları ve daha fazlasını enflasyonu düşürmek için yapacağız. Özellikle sene sonu enflasyonu önemli, memur maaşlarını ona göre artıracağız çünkü. Enflasyon yüksek çıksa ve maaş zamlarını bol bol dağıtsak ne olur biliyor musunuz? Ev sahibi, bakkal, kasap, manav... Zammı duyan herkes sattığı malların fiyatlarını yükseltecek, al sana daha büyük enflasyon! Kan davası gibi devam eden bu silsileyi bir yerde kırmak gerekir.

Son olarak, bir uyarıda bulunmak istiyorum: Özellikle dezenflasyon sürecinin başladığı şu günlerde, kendini, ekonominin askeri, polisi veya savcısı diye tanıtıp, enflasyon hususunda dezenformasyon üreten kişilere lütfen itibar etmeyiniz. Bunlar “EN-AĞ”ır enflasyonu gösterip halk arasında dehşet ve panik yaşanmasına sebep oluyorlar. Böyle orto-toksik düşünceler yayan organizmalara karşı kimyasal bir “dezENfAGtan” kullanıp, onlara mikro-biyolojik bir kopuş yaşatalım. Bu arada, dezenfektanları “Ticaret’ine Bakan” arkadaştan alırsanız iyi olur, yabancıya gitmesin. Resmi istatistik üreten kuruma da saygı gösterelim, dedeye sahip çıkalım...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dezenflasyon_573018

İktidarın Gürültüsü ve Boş Midenin Gurultusu

İktidarın Gürültüsü ve Boş Midenin Gurultusu
Sefer Selvi Karikatürü

 

TÜİK için küçük, insanlar için büyük bir sayı olan Ekim 2022 dönemi enflasyon verileri açıklandı. Hazine ve Maliye Bakanı Nebati “20 yıldır bu ülkede hiç ama hiç kimse ‘Beni enflasyonun altında ezdirdiler’, ‘Beni doktorsuz bıraktılar’, ‘Benim çocuğumu kitapsız bıraktılar’ diyemez” dedi.

Özellikle, son birkaç yıldır görülen garip bir durum var; üretici fiyat endeksi, tüketici fiyat endeksinin en az iki, bazı zamanlarda da üç katı olarak ölçüldü. Diyeceksiniz ki, tüketici fiyatları, üretici maliyetlerinin artmasından etkilenip artıyor, önce üreticinin fiyatlarının artması normal. Bu durumda bir sonraki dönemde artış oranlarının dengelenmesi gerekiyor ki, üreticiler iflas etmeyip işlerine devam edebilsin.

Bakan Nebati galiba doğru söylüyor, resmi rakamlara göre üreticilerimiz yıllardan beridir zarar etme pahasına kendi enflasyonlarının gerektirdiği maliyet artışlarını fiyatlarına yansıtmıyor! Yani tüketiciler olarak üretici enflasyonunun altında ezilmiyoruz. “Peki, üreticilerimiz bu ülkede mi değil acaba? Zarar ediyorlarsa bu zararı kim, nasıl karşılıyor, etmiyorlar ve enflasyon rakamlarının altında ezilmiyorlarsa TÜFE oranı nasıl ÜFE’nin yarısı kadar çıkıyor?” dediğinizi duyar gibiyim. Her bir üretici, kendi ürettiği haricindeki diğer ürünlerin tüketicisidir, doğru mu? Sadece ürettiği maldan zarar edip, tükettiği diğer ürünlerde enflasyonun altında ezilmeyen kişi için zarar etti denilebilir mi hiç?

Dikkatinizi çekerim, vatandaş enflasyonun altında ezilmediği gibi, devlet de ezilmedi. 2023’de vergi, ceza ve harçlara uygulanacak olan yeniden değerleme oranı % 122 civarında belirlendi. Ne demişler, “halk içinde muteber bir nesne yok devlet gibi...”

Ticaret Bakanı Muş, “Son yılları saymazsak, AK Parti döneminde enflasyon ortalaması yüzde 8-9 civarındadır…” demiş. Birkaç ay önce Merkez Bankası Başkanı Kavcıoğlu da “Son 10 günü çıkardığımızda son bir ayda en az değer kaybeden para birimi Türk Lirası” demişti. Aman yarabbim, ne kadar ezber bozucu, ne kadar heterodoks ve kadar Nuro-ekonomik yaklaşımlar....

Atıcılıklarıyla bilinen avcılara dair meşhur bir fıkra geldi aklıma: Avcının biri, arkadaşlarına bir av macerasından bahsedip övünüyormuş: “Tek hamlede aslanın üzerine atladım, kuyruğunu tuttuğum gibi kestim. Ayaklarından yakaladım, karnına bir yumruk vurdum...” deyince, dinleyenlerden biri “kafasını neden kesmedin?” diye sormuş. Avcı da cevap vermiş: “Onu önceden kesmişler...”

“İnanmayacaksınız ama öyle böyle büyümedik, çok büyüdük, üretim kapasiteleri ikiye-üçe katlandı, işsizlik oranları her ay düşüyor, ihracat rekorları kırmaya devam ediyoruz, enflasyon artış hızında gerileme olmadı değil” gibi cümleler kuruyorlar ama kendi söylediklerinin delili olarak yine kendilerinin hazırladığı rakamları duyan vatandaş ister istemez kendi cebine ve midesine bakıyor. Boş midenin gurultusunu dindirmeye yeter mi iktidarın gürültüsü, göreceğiz.

Dış güçler de bir dakika bile boş durmuyor hani, milyarlarca dolar sayıp Twitter’ı satın alan Elon Musk, mavi tik sahiplerine “ücret müjdesi” verdi. Mavi tik sahipleri aylık sadece 8 dolar ödeyecekler artık. 8 dolar meselesinin kendisine sorulduğu Cumhurbaşkanı “Belki biz farklı olabiliriz. Onunla bir diplomasi yürütebiliriz” şeklinde cevap vermiş. Mavi tik fiyatı Türkiye’de kaç kişiyi doğrudan ilgilendirir bilmiyorum ama “bir mavi TOGG kaç para olacak?” meselesini pek çok kişi merak ediyor, önce onu öğrenseydik keşke...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/iktidarin-gurultusu-ve-bos-midenin-gurultusu_572631

 

Akıl Tutulması

Akıl Tutulması
İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Gerçeklerle akıl arasına kamer-a veya AKamer geçtiğinde akıl gölgede kalıp tutulma yaşanabilir. Kamer-a’yı gören akıl, ona uygun düşünceler geliştirmeye ve onları dillendirmeye başlar. Şöyle bir sokak röportajı düşünün:

-Ekonomi sizce nasıl?
-Biraz kötü ama sadece bizde değil, bütün dünyada öyle. Biz başka ülkelere göre çok iyiyiz.
-Nasıl daha iyiyiz?
-Her şey var çok şükür, raflar dopdolu...
-Siz bütün ihtiyaçlarınızı rahatça alabiliyor musunuz?
-Nasıl alalım, fiyatlar ateş pahası...
-Neden böyle yükseldi acaba?
-Aç gözlü marketçiler, fırsatçı ev sahipleri ve yamyam üreticiler yüzünden. Bir de dış güçler, bizi kıskananlar ve bize diz çöktürmek isteyenler var.
-Onlar ne yaptı?
-Doları yükselttiler, zamlar yağmur gibi geldi. Büyümemizi, gelişmemizi istemiyorlar... Ama yakında hepsi bitecek, ekonomi yine şahlanacak.
-Nasıl olacak bu?
-Madenlerimizi rahatça çıkarmaya başlayacağız.
-Şimdi çıkaramıyor muyuz?
-Hepsini değil. Lozan'ın gizli maddeleri var, bizi o bağlıyor.
-Şu anda çıkaramadığımız hangi madenler var?
-Petrol, doğalgaz, altın, pamuk...
-Pamuk mu?
-Evet, pamuk... Dünya rezervlerinin yüzde 95'i topraklarımızın altında ama Lozan'ın bitmesini bekliyoruz.
-Lozan nasıl bağlıyor bizi?
-"Belli bir tarih var, la o zaman bitince çıkarırsınız" cümlesindeki "la o zaman" kısmı zaman içerisinde "La o z'aan", "L'o zan" gibi değişimlerle söylene söylene kısalmış ve "Lozan" olmuş. Anlaşma yapmışlar ama bazı maddeleri gizli.
-Gizliyse, siz nereden biliyorsunuz?
-Ben okudum o maddeleri. Siz de girin, internetten araştırın. Bakın, şöyle başlıyor:
1. Pamuk bir madendir.
2. İlk madde değiştirilemez.
3. İkinci maddenin değiştirilmesi teklif dahi edilemez.
4. Türkiye, pamuk madenini 100 yıl boyunca çıkaramaz.
5. Diyelim, kaçak-göçek, bir şekilde bize çaktırmadan çıkardı. Anında bizim bundan haberimiz olur, öyle kafasına göre işleyip satamaz pamuğu.
6. Türkiye, elindeki pamukları çok ucuz fiyata bize satmak zorundadır. Ülkenize iplik lazımsa onu da biz veririz. Fahiş fiyat uygularız ama bak, sonra gücenmece yok.
-Lozan'ın gizli maddeleri CİMER'e sorulmuş, maden çıkarma ile ilgili böyle hükümler yokmuş, resmi açıklamada bulunuldu.
-Bilerek böyle söylüyorlar, gizli silahlarımız ortaya çıkmasın diye...
-Gizli silahlarımız mı var?
-Var tabi; ışık hızının on katı hızla giden mermiler, gerektiğinde denizin üzerinden havalanabilen uçak gemileri, köpeğe benzeyen muharip robotlar ve daha neler neler...

**

Elindeki devlet imkanlarını, aykırı sesleri bastırmak için kullanan, kendi propagandası haricindeki her düşünceyi terörle bağdaştıran, ifade edilmesini suç haline getiren iktidarlar da kitlesel bir akıl tutulmasına sebep olabilirler. İnsan hakları hukukçusu ve emekli diplomat Rıza Türmen’in “Düşünce polisliği: Sansür yasası” başlıklı yazısındaki şu kısım manidar:

“Türkiye, Cumhuriyet tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşarken, kitlesel bir yoksullaşma meydana gelirken, halka ekonominin iyi durumda olduğu söyleniyor. Ekonomik sıkıntıların nedeni olarak dış güçler gösteriliyor. Öbür yandan Türkiye'nin bir beka sorunuyla karşı karşıya bulunduğu sürekli vurgulanıyor. Hukuk devleti varmış, yargı bağımsızmış gibi davranılıyor. Bunun gibi örnekler pek çok. (..) Halka, dış düşmanlarla çevrili olduğumuz, düşmanlara karşı mücadele etmemiz, ‘yerli ve milli’ olmamız gerektiği söyleniyor. Muhalefetin ‘yerli ve milli’ olmadığı, dış güçlerle ya da terörist örgütlerle işbirliği yaptığı iktidar medyasının en popüler söylemi. Hakikat dışı söylemlerle hakikat dışı bir dünya oluşturuluyor.”

Bir de, emlakılcı’lar vasıtasıyla aklını kiraya verenler vardır. Emlakılcıların kiralık ilanı çok etkilidir, akıl hemen tutulur. Rüesaları her işin en doğrusunu bilir ve söyler, onlar da hiç düşünmeden, bıkmadan ve üşenmeden onu tekrar ederler. Dünkü söylenenin tersi bugün söylense de fark etmez. Sorgulamadan uyum gösterirler.

Unutulmamalıdır ki, kim tutarsa tutsun, tutulma ne kadar sürerse sürsün, bu durum geçicidir ve en sonunda bitecektir. Üflemekle sönmeyen, balçıkla sıvanamayan hakikat güneşi elbet çıkacaktır.

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/akil-tutulmasi_572251

Rende-zenformasyon Bülteni

 

Rende-zenformasyon Bülteni
Sefer Selvi Karikatürü

P’li Kanal TV bünyesindeki Rende-zenformasyon Başkanlığımız tarafından hazırlanan, tamamen enformasyona daYalı (ispiyonyolcası: informacióna da Yalı) Rende-zenformasyon Bülteni’ne hoş geldiniz.

Her gelen haberi olduğu gibi kabul etmeyip elekten geçiriyoruz. Adeta bir rendeden geçmişçesine ufalanan haberleri ince eleyip sık dokuyarak halkımızın sindirebileceği şekillere sokuyoruz. Uzaktan bakıldığında bir rendeyi andıran binamızda çalışan haber takımımız, sizler için en yararlı ve doğru bilgileri seçip seçip bültende yayınlayacaktır. Maazallah, ükeyi bozmak ve bölmek isteyen hıyanet şebekelerinin kandırmacalarına gelmenizi istemeyiz.

Gerekirse, yalan haber yayanlara “Fahrettinheit 451” usulü ateşle yaklaşmaktan çekinmeyeceğimizi bilmenizi isteriz. İtfaiye araçlarımız yalan haber ihbarı aldığı vakit, “habercilerin dikkatine: rende-zenformasyon makinesi ayağınıza geldi. Haber, tweet, facebook hesabına rende vurulur. Hemen alınır, beş dakikada teslim edilir” anonsu geçerek dosta güven, düşmana korku verecektir.

Şimdi haberler:

Bartın’ın Amasra ilçesinde meydana gelen müessif maden kazasında hiçbir yetkilinin kusuru olmadığı ve mevzuatın gerektirdiğinden fazla tedbirin alındığı anlaşıldı. Adını vermek istemeyen bir yetkili şöyle bir açıklama yaptı:

“Tedbirli mekanda ferahlık vardır sözüne aldanıp bolca tedbir aldık, elimizi korkak alıştırmadık. Gerekenden çok fazla tedbir almışız. İşte bu da ters tepmiş, hani sakınan göze çöp batar derler ya. Öyle bir şey oldu, zannedersem. Tedbir alın, tedbir alın diyenlerin gazına geldik. Hayır, alınan fazla tedbirler ihtiyacı olan başka madenlere de transfer edilemiyor açıkçası. Fazla mal göz çıkarmaz ama demek ki fazla tedbir gaz çıkarır, çıkan gaz da maalesef patlar. Bu da bize ders olsun.”

Putin Gazı Veriyor!

AB ve ABD ile arası iyi olmayan Putin'in bölgede sadece ülkemize güvendiği ortaya çıktı. Kremlin'e yakın kaynaklardan elde edilen bilgiye göre, Putin ile Türk heyeti arasında şöyle bir konuşma geçti:

TH: Gaz ödemelerini diyorduk, 2024'e kadar erteleyebilirseniz, malum seçimler de olacak seneye, elimiz biraz sıkışık olabilir.
Putin: Yahu, lafı mı olur... Sizden iyi müşteri mi bulacağım ben... Hatta, bakın aklıma ne geldi; ben size toptan vereyim gazı, siz de sattıkça ödersiniz bazı bazı... Bin metreküpünü 2500 dolardan veririm, siz istediğiniz fiyata istediğiniz ülkeye okutursunuz.
TH: Başkan, çok makbule geçer de, 2500 biraz fazla değil mi?
Putin: İşin piyasası belli, inanın bize gelişi de çok maliyetli. Ekmek çarpsın, ben de çok kazanmıyorum. Yabancı değilsiniz diye size dost fiyatı verdim. İsterseniz yakın, isterseniz satın. 2500'ün üstü size kalsın.
TH: Sağol Başkan, "Ortadoğuda gazlar yeniden dağıtılıyor" diye atıyoruz manşetleri...

Doğalgaz Faturalarının 80 TL’sini Hükümet Ödüyor

Cumhhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay, vatandaşların evlerde kullandğı doğalgaz faturalarının 80 TL’sini hükümetin ödediğini söyledi. 80 lirayı az bulan insanlar olduğu gibi, bu işin finansmanının yine vatandaşın vergileri ile sağlandığını öne sürenler oldu. Gelir kaynağı olarak vergilere dokunmadıklarını belirten bir Hazine yetkilisi şöyle dedi: “Vatandaşımız müsterih olsun, kesinlikle yeni bastığımız paraları kullanıyoruz. Yeni modelimiz tam bir Ankara havası: Bas bas paraları doğalgaza, bir daha mı geleceğiz dünyaya...”

Dezenformasyon Yasası

Dezenformasyon yasasını Meclis’e sunmadan önce Amerikalı’lara gösterip onaylarını aldık. Çok beğendiler. Fikirlerini beyan eden Amerikalı'lardan biri "George or well" (yani, aynı bizim Hans'la Corc'un yaptıkları gibi veya daha iyisi) dedi...

 Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/rende-zenformasyon-bulteni_571863

Dezenformasyon Avcısı

Dezenformasyon Avcısı
Dezenformasyon Avcısı

 

Dezenformasyon kanunu ile birlikte, Avcılık kurumu harekete geçer:
 

-Avcı bey, hakkımızda iddianame yazmışsınız...
-Halkı endişeye sürükleyecek bir paylaşımınız olmuş, ona istinaden.
-Hangi paylaşım, anlayamadım?
-“Hak edişlerimizi alabilecek miyiz?” demişsiniz?
-Evet, tamamladığımız bir işle ilgili alacağımız için yazmıştım, kaç hafta geçti daha alamadık paramızı...
-O kadar basit değil, hak ettiğinizi düşündüğünüz bir parayı devletin ne zaman verebileceğini merak etme kılıfı altında, o parayı alamayabileceğiniz iması var. Devleti aciz gösterdiğiniz gibi, alacağı olan herkes de sizin yüzünüzden endişelendi.
-İyi de, benim böyle bir maksadım yoktu, kim böyle bir şeyden endişelenir...
-Salih abimiz var, o endişelenmiş. Bakın, burada endişelendiğine dair imzalı beyânı var. Haydi mahkemeye...
***
-Başörtüsü ile ilgili kanuni düzenleme istemişsiniz.
-Evet, kimsenin kıyafetinden dolayı haksızlığa uğramasını istemiyorum.
-Devlet büyüklerimizden daha mı iyi bileceksiniz? Bu ülkeye kanun lazımsa onlar getirir. Herkes kafasına göre kanun isteyemez. Kamunun bir düzeni var, kamu düzenini bozduğunuz için hakkınızda inceleme başlattık.
***
-“@BirOlduk_Dir’olduk” isimli hesap sizi şikayet etmiş.
-Sebep?
-Halkı korku ve panik içerisinde bırakacak bir tweet atmışsınız.
-Efendim, ben jeoloji profesörüyüm. Bilimsel çalışmalara dayanarak büyük şiddette bir deprem olacağını tahmin ediyoruz. Halkı uyarmak adına...
-Kim olduğunuz ve ne yaptığınız beni ilgilendirmiyor. Halk korkmuş ve panik içinde... Derdinizi hakime anlatırsınız artık.
***
-Abi polis seni arıyordu, ifade için emniyete çağırıyorlar.
-Hayırdır inşallah, ne ifadesi?
-Sitemizin whatsapp grubunda biri hayat pahalılığından şikayet etmiş.
-Ne var ki bunda? Hatırlıyorum o mesajı “Geçen sene eylül ayında okul servisine 225 lira aylık ödeme yapıyorduk, bu sene oldu 900 lira... Ekmek, peynir, yağ, yumurta, salça... Zamlarına yetişemez olduk. Sadece gıda da değil, ayakkabı, pantolon, gömlek fiyatları üçe beşe katlandı. Açıklanan enflasyon rakamı doğru olabilir mi?” diye bir mesaj yazmıştı.
-Avcılık, iç-dış her türlü güvenliği tehdit eden bir mesaj olduğuna hükmetmiş.
-Allah Allah, ne alakası var? Yalan mı bunlar?
-Enflasyonu ilan eden devlet kurumu. O kurumun yayınladığı rakamlara inanmamak, devlete güvenmemektir. Sen güvenmezsen, ben güvenmezsem, yabancı adam hiç güvenmez. İçeride dışarıda dalga konusu oluruz.
-Polis mi söyledi bunları?
-Hayır ama bunları diyormuş gibi baktı, ben anladım.
-Tamam da güzel kardeşim, bunların benimle ne ilgisi var? Mesajı yazan ben değilim ki?
-Abi mesaj grubunu sen kurmuştun, yönetici sensin. Yazılan mesaja bir tepki de vermedin, mesajı onayladığın anlamına geliyor bu... Bence hemen grubu dağıt, bütün paylaşımları sil!
***
-Barış Manço için gelmiştik...
-Vefat etti kendisi, konu neydi acaba?
-“Kamu barışını bozmaya elverişli olma” durumundan, yeni çıkan kanunun radarına girdi.
-Kamu barışını nasıl bozmuş olabilir ki?
-“Arkadaşım eşşek” diye bir şarkısı var. Arkadaşını söyle, kim olduğunu söyleyeyim şeklindeki atasözüne binaen, kendisine hakaret etmiş olmuyor mu? Barış bey, sanatçı kişiliğiyle kamuya mal olmuş bir insan. Kendini bozması, kamu Barış’ını bozması anlamına gelir.
-Yahu, ne saçmalıyorsunuz siz? Rahmetli hiçbir şeye bozulmazdı. Herkesle ve her şeyle barışıktı.
-Bozulmaması bizi ilgilendirmiyor. Kanun, kamu barışını bozmaya elverişli olmayı da sakıncalı buluyor. Ben barış olsam bozulurdum. Hem, Barış Bey’in daha daha ne suçları var, ben bilirim ben bilirim... Domates, biber, patlıcan fiyatlarına isyan ettiği şarkısını mı diyeyim, “yalnız kızlar ayı! Hadi erkekler ayı, cümbür cemaat ayı” diyerek bütün bir topluma hakaret ettiği şarkısından mı bahsedeyim... Nane, limon kabuğu, hatmi çiçeği, tere otu, tarçın, zencefil otu ve daha bir sürü bitkiyi karıştırmayı tavsiye ederek halk sağlığı ile ilgili gerçeğe aykırı bilgi veriyor... Topla, topla, topla....

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dezenformasyon-avcisi_571436

Öne Çıkan Yayın

Şair Tüikî

Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: