Bu Blogda Ara

Arşiv

Tedbiir, Allahuekber!


Tedbiir Allahuekber

Yaz geldi, çiçekler açtı, normalleşme başladı. “Vız vız vız gelir, tırıs tırıs gider” denilen virüsler de hep çalışınca, bulaşma vakaları artış gösterdi maalesef. Ak troller ve havuz medyası cephesi hemen vatandaşa giydirmeye başladı. Bütün suç, tedbirlere uymamak konusunda manasızca direten halkımızdaydı. Hakaret eden ve Aziz Nesin güzellemesi yapan troller de gördüm. 

Aslında, okullar olmasa çok güzel idare edilecek Milli Eğitim işleri gibi, vatandaş olmasa virüsle mücadele etmek de çok kolay olacaktı. Süreç çok iyi yönetiliyordu çünkü. İlk tedbirler kapsamında indirilen konut kredilerinin virüsü püskürtme konusundaki başarısı görülmüş olmalıydı ki, 1 Haziran tarihi itibarıyla hız verilen normalleşme sürecinde de fevkalade indirimler yapıldı konut, taşıt ve ihtiyaç kredilerinde. 

Şimdi, alınan diğer tedbirlerin bazılarna bakalım: İnsanlardan evde kalması istendi ama ekonominin çarklarını çevirmek için üretim devam etmeliydi. Evde kalarak üretilebilecek ne kadar şey varsa artık... Kapanan işyerleri oldu ama işçi çıkarmak yasaklandı. Kısa çalışma ödeneği geldi ama ona başvurma şartları o durumdaki herkese uygulanamıyordu. Üstelik şöyle bir şey vardı, kısa çalışma ödeneği alan bir işçi, ileride, işsizlik maaşını almayı hak edecek bir şekilde işsiz kalırsa, kısa çalışma ödeneği ile verilen kısımlar düşülerek mahsup edilecek. Esnaf da unutulmadı tabii, ucuz krediler dağıtılacağı söylendi. Yalnız, şu vardı ki, o kredilerin tutarları küçük olmakla birlikte, almak isteyen kişinin neredeyse o krediye ihtiyacı olmadığını ispatlaması gerekiyordu. İyi, güzel de, zora girmemiş olan adam neden borçlansındı? Seyahatler yasaklandı ama kesilen biletlerden alınacak vergilerle konaklama vergileri düşürüldü.

Sokağa çıkma yasağı uygulandı ama köprü ve otoyollar bayram süresince ücretsiz hale getirildi. Başlayacağı gece yarısına iki saat kala, ilk sokağa çıkma yasağı ilan edildi. Evinde yiyecek stoğu tutmayan, stok tutacak kadar ekonomik gücü olmayan, evinde hastası, çocuğu olan, yasaklı günler boyunca evinde yiyecek ekmeği bulundurmak isteyen herkes panikle dışarı çıktı. Yasak sayesinde, virüsle mücadelede diyelim, 3 birim mesafe kat edilecek idiyse, o panik halinin getirdiği karmaşa yüzünden 5 birim zarar edildi. Suçlu mu, aşkolsun, tabii ki şuursuz vatandaştı! Acilen “cahiliye” servislerine gitmesi şarttı. Bir gündür, iki gündür –şimdi tamamını yazamayacağım- 3-4 gündür denilerek yasaklar uygulandı ama bu virüs için uygulanması gereken “karantina 14 gündür” gerçeği ile uyumlu olmadı. Ayakkabı almak isteyen Temel fıkrasını hatırlattı; beğendiği ayakkabının ayağını sıkması üzerine satıcı “merak etmeyin, 15 gün içinde açılır” deyince Temel de 15 gün sonra gelip alacağını söyler.

Maske konusunu bütün ayrıntılarıyla herkes hatırlıyordur, çokça yazılıp söylendi; zorunlu hale getirilmesi ile birlikte satışı yasaklandı ve devlet tarafından ücretsiz dağıtılacağı söylendi. Defalarca dağıtım yöntemi değiştiği halde vatandaşın büyük bir kısmı maskeye erişimde zorlandı. Nihayetinde satışı serbest bırakıldı. Belli yaş grubu insanlar için yasaklar devam ederken seyahat izinleri verildi. Yani tatile çıkmak isteyen  bir aile çocuklarını arabaya bindirip gidebiliyordu, ancak otele vardığında çocukların dışarı çıkması yasaktı. Neyse ki, bu durum fazla sürmedi, çocukların yasağı kaldırıldı. 65 yaş üstünün akşam saatlerinde yasağı devam ediyor, bu yasak tam olarak neyi önlemeye yarıyor bilmiyorum. 

İlk kapatılan mekanlarn başında camiler geldi, ancak normalleşme sırası AVM’lerden sonrasına kaldı. “Abdestini al, maskeni bul, seccadenle gel” diyorlar camiye. Tedbiiir, Allahuekber! Neredeyse “namazını kıl da gel” diyecekler. Tedbir iyidir, amenna... Sinsi virüs karanlığı seviyor olmalı ki öğle ve ikindi vakitleri camide kılınabiliyorken diğer vakitler kılınmıyor.

Şimdi, hükümetin, havuz medyasının ve ak trollerin laf edemeyeceği bir vatandaş olmak istiyor musunuz? O zaman şunları yapın: Evden çıkmayın ama üretime devam edin. Üretim/satış maliyetleri katlansa bile fiyat artırmayın. AVM’de mağazanız varsa açın. Müşteri olarak sakın mağazalara gitmeyin. Açıklanan her rakama inanın ama rakamların güzelliğine aldanıp rehavete kapılmayın. Aman hapşırmayın toz olur, sakın öksürmeyin söz olur. Hiç beraber dolaşmayın, sosyal mesafe kaybolur. Korona da korona virüs...

Reisenberg'in Belirsizlik Ülkesi

Reisenberg'in Belirsizlik Ülkesi

 Evvel zaman içinde, kalburüstü saray içinde, mutlu mesut bir hayat yaşayan bir aile yaşarmış.

Çoluğu-çocuğu, gelini-damadı, eniştesi-bacanağı ve görümcesi-eltisiyle epey geniş bir aileymiş. O kadar mesudane yaşarlarmış ki soranlara “Ailecek Harikalar Diyarında yaşıyoruz” diyorlarmış. Masallardakine taş çıkartan binbir odalı sarayları varmış, sumutisi, ejderi, ejderhası eksik değilmiş. Game of Thrones’ta bile olmayan ejderhalar filolarında yer alıyormuş.

Bu ailenin reisi, aynı zamanda Atalet Momenti Hareketi ve Kuantum Partikülleri (AMHKP) genel başkanı Reisenberg’miş. “Kimin ilkesi ülkesi ise o tek başına küçük bir ülkedir” ilkesine uygun olarak kuantum fiziğinin temel prensiplerinden sayılan ünlü Belirsizlik İlkesini ülkesine uyarlamış ve ülke artık “Reisenberg’in Belirsizlik Ülkesi” olarak anılır olmuş.

Temel olarak Reisenberg’in hangi durumda nasıl davranacağı önceden tahmin edilemezmiş. Belirsizlik ilkesi kısaca şunu der: Reisenberg’in, konu ne olursa olsun, konumu bilinirken dönüş hızı, hızı bilinirken de konumu tesbit edilemez. Görüş beyan edeceği şeylerin konusu, o konularla ilgili vereceği komutu ve herhangi bir anda kullandığı konutu önceden bilinemezmiş. Bilindiği zannedildiği anda hoop, bakmışsın değişirmiş. Ülkesinin pek çok yerinde yazlık, kışlık, baharlık, geçiş mevsimlik gibi pek çok küçüklü büyüklü sarayı varmış.

Kararlarını genelde “Reismî Gaste” aracılığıyla ilân edermiş. Dün verdiği kararı bugün sabah iptal edebilir, öğlene kalmadan iptal işlemini de iptal edip yepyeni bir karar aldığını duyurabilirmiş. Meselâ, bedelini ödemek mukabilinde askerlik vazifesinden muaf olmak isteyen tebaasının bu talebini duyduğu anda parası olmayan kişilerin ölüme gönderilmesinin kabul edilemeyeceğini söyleyerek alkış almış, ama kısa bir süre sonra bedelli müjdesini kendisi duyurmuş. Bütün müjdeleri bizzat kendisi duyurur, kötü haberleri vezirlerine söyletirmiş. Bir veziri çıkıp amansız bir hastalığın ilâcını bulduk diye müjde verirken, sağlık veziri ise “bu hastalığın ilâcı yok, aman ha kendinizi rehavete kaptırmayın” diye uyarırmış. Bir konuda halkın tepkisi büyürse hemen kendisine bir suçlu bulup onu cezalandırırmış.

Dost ve düşman listeleri her an değişebilirmiş. Yıllarca desteklediği insanları bir anda hain ilân edebilir, kanlı bıçaklı olduğu insanlarla bir anda sarmaş dolaş hâle gelebilirmiş. Baş düşman dediği bir komşusu ertesi gün en büyük müttefiği olabiliyormuş. Başka bir komşunun ejderhası düşürüldüğünde emri kendisinin verdiğini söyleyerek gerilimi tırmandırmış ve komşusu ile neredeyse savaşma seviyesine gelmiş. Neyse ki, çok geçmeden komşusu ile birbirlerine muhtaç olduklarını söyleyerek kendilerinden özür dilemiş. Ejderhayı düşürenler, meğerse komşuları birbirine düşürmeye çalışan fesat şebekeleriymiş.

Her zaman her işlerinin çok iyi olduğunu anlatır, tehlikeden, krizlerden bahseden kişileri azarlarmış. Hemen akabinde ise atlatmış oldukları krizin büyüklüğünü nazara verip başarısının cesametini arttırırmış. Varlığından haberi olmadığı krizi ucuz atlattığını öğrenen ümmet şaşırıyormuş tabiî... Çok zengin oldukları için ihtiyaç sahibi komşulara sadâka dağıttığını söylemesi ile tulumbada su bittiği için vatandaşların pamuk ellerini cebe atmalarını istemesi aynı günlere denk gelebiliyormuş. Fiyatlar iki katına çıksa bile hayat pahalılığı yokmuş. İşyerleri kapanıp milyonlarca insan işini kaybettiği halde işsizlik azalmış olabiliyormuş. Cebindeki para ve yaptığı üretim değişmediği halde vatandaşların millî gelirinin çok daha yüksek olduğu ortaya çıkabiliyormuş. Reisenberg, vatandaşlarına sürpriz yapmayı sevdiği için ülkedeki belirsizlikleri sürdürdüğünü söylese de, Newton’cu yabancı yatırımcılar belirsizlikleri sevmedikleri için hızla ülkeyi terk ediyormuş.

Schrödinger’in kedisi gibi, bir kutu içerisinde olan vatandaş, kendisinin bir hain mi yoksa kahraman mı olduğunu, işsiz olup olmadığını, gelirinin yüksek mi yoksa düşük mü olduğunu bilememekteymiş. Kuantum mekaniği her iki durumun aynı anda geçerli olduğunu söylermiş. Reisenberg, kutudaki vatandaşların içini iki cümle ile rahatlatmayı düşünüyormuş: İlki “merak kediyi öldürür” ikincisiyse “açtırma kutuyu, söyletme kötüyü!”...

Harfiyat Kanyonu Ana Sayfası

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/reisenberg-in-belirsizlik-ulkesi_522092

Siyah İncil’i kap Trump!


Siyah İncil'i kap Trump

Şu sıralar ABD kaynıyor: Bütün dünyayı sarsan Sars Cov 2 (daha çok bilinen adıyla Corona) virüsü ekonomiyi titretmiş, işsizlik rakamları tırmanmış, insanların psikolojileri bozulmuş ve sosyal patlamanın eşiğine gelmişken, ırkçı polislerin uyguladığı şiddet bardağı taşıran son damla oldu. George Floyd ismindeki siyahi bir vatandaş, polisin boğazına dizini bastırması ve uzun süre tutması sonucunda hayatını kaybetti. Sokaklar karıştı, protesto eylemleri Beyaz Saray önüne kadar ulaştı.

Devletler, vatandaşlarıyla olan sosyal mesanesine-afedersiniz, mesafesine- dikkat etmezse bunun idrari-afedersiniz, idari- birtakım dışavurumları olabilir. Ayrımcılık, ırkçılık, kibir, güç zehirlenmesi veya başka bir saikle, elinde silahı-copu olan memurlar, idari görevlerini yerine getirirken yetkilerini suistimal edip vatandaşa doğru kafavurumları yapabilir mesela. Suistimal demişken tazyikli su istimal ettikleri de vakidir. Bunun yanında, vatandaşı susuz sabunsuz dövmeler de görülebilir. Tarihi boyunca siyahi insanların, kızılderililerin, hispaniklerin ezildiği, insanlık dışı muamelelerle karşılaştığı, hatta yer yer soykırım teşebbüslerine maruz kaldığı bir ülkede böyle olaylar yeni değil tabii. Yaşanmış ve filmlere konu olmuş çok acılar var. 

Sene sonunda yapılacak olan başkanlık seçimi de eklenince, sosyal olaylar ve onlara müdahale biçimi siyasetin doğrudan aracı haline geliyor. Trump, dünyanın başka yerlerinde kendisine benzer profildeki siyasetçilerin yaptığını yapıp öncelikle kutuplaştırma ve eylemcileri terörist ilan etme yoluna gitti. Karşısında duran herkesi tehdit etmekten geri durmadı. Olayların arkasında dış güçlerin olduğunu iddia etti. Kilise önünde elinde İncil’le poz verdi. Tabii, medyanın tamamını hakimiyeti altına alıp tek sesli yayın yapmasına muvaffak olamadığı için onu eleştiren gazeteciler, sivil toplum kuruluşları oldu. Evanjelikler haricindeki dini grupları kendisine biat ettirmediğinden olsa gerek, kendisini din istismarı yaptığı için uyaran din adamları çıktı. 

Bundan Sonra Trump Ne Yapmalı?

Düşmanlarını tahrik etmek suretiyle kanuni olmayan alana çekmek ve onları haksız çıkarmakla başlayabilir. Mesela polis müdahalelerindeki orantısız güç kullanımının dozunu artırabilir. “Kabateksas görüntüleri elimizde, Pazar günü ayin sonrası görüntüleri vereceğiz” diyebilir. “Kiliseye ayakkabı ile girdiler, orada şarap içtiler” diyebilir ama tavsiye etmem, kimseyi etkilemez çünkü(bilmeyenler için not: kiliseler ayakkabı ile girilebilen mekanlardır ve oralarda şarap da olur). Yandaş gazetelerde yazan bütün yazarlara talimat gönderip hepsinin aynı başlıklı makale yazmasını isteyebilir. Başlık şöyle olacak: “Renginiz kara, vicdanınız taş!”

“Dirilişington” ve “Payitaht Abraham” isimli dizilerin çekimlerine vakit geçirmeden başlamalıdır. Dirilişington, Diriliş Washington’un kısaltması olup bu dizide ABD kurucu başkanı George Washington’un ABD’nin bağımsız bir ülke haline gelmesi için yaptığı çalışmaların hikayesi yer alacaktır. Hikayenin tarihi gerçeklerle örtüşmesi kesinlikle gerekmez. Günümüz olay ve kişilerine benzer kurgular yapılıp halkın yönlendirilmesi kafi olur. Payitaht Abraham’da ise Abraham Lincoln’un iç ve dış düşmanlara karşı kurduğu tuzaklar anlatılabilir. Yedi düvele meydan okuyan Abraham, Çin’e karşı ticaret savaşlarını başlatabilir, Meksika sınırına duvar örme projesini tasarlayabilir.

Danışmanlarının “siyah İncil’i kap Trump” tavsiyesine uyarak, çocukları veya varsa torunları ile beraber İncil okurken çekilen fotoğrafları basına servis edilebilir. Beyaz Saray sözcüleri, Paskalya döneminde Trump’ın 24. Bab’a kadar okuduğunu tweetleyebilir. Trump, Mars’a gönderilen SpaceX roketlerini kast ederek “göklere giden bir roket vardır” şiirini okuyabilir.

Gündemi değiştirmek maksadıyla “Karantina altında yirmi bin virüs”, “Virüsün merkezine yolculuk”, “Seksen saatte pandemi-i alem” ve “Maskeyle beş hafta” gibi, komplo teorileri ihtiva eden kitaplar yazdırabilir. Millet tartışıp dursun artık; virüs insan eliyle laboratuvarda mı keşfedildi, bu meselenin arkasında hangi ülkeler ve güçler var diye... 

Görüldüğü gibi, kendisine oy vereceklerin saflarını sıklaştırmak için Trump’ın alması gereken çok yol var...

Süratsiz ve Suratsız Kargoya Açık Mektup

Çöplük değil Sürat Kargo

Size ulaşmak neden bu kadar zor?

27 Mayıs 2020 tarihinde Manisa'dan kargoya verilen gönderimiz, o günden beri "İZMİR AKTARMA" durumunda kalmış.Yani muhtemelen, siz bana hiçbir tepki vermeyeceksiniz, ben de bu metni umuma açık platformlarda paylaşmak zorunda kalacağım ve bunu okuyacak kişilerin anlaması için ek bir açıklama yapıyorum: kargo, Manisa'dan İzmir'e gitti, araçtan indirildi ve 10 günden fazla bir süredir deponun bilinmeyen bir köşesinde mahzun bir şekilde şehirlerarası yolculuğuna çıkmayı bekliyor.
 
Web sayfanızdaki formları doldurdum ve bana sisteminiz bir kayıt numarası verdi, numaram: 578902. Peki, bu kayıt numarasını nasıl kullanabiliyorum? Sayfanızda hiçbir modül/tool yok bunun için.

EKLEME: Bu arada, Sürat Kargo sistemlerinde form doldurulduğunda verilen takip numarası var ya, o sabitmiş! Yeni öğrendim. Ne yazarsanız, ne zaman yazarsanız yazın, hep aynı numarayı veriyormuş. Lojistik biliminde çığır açan bir buluş: "Sürak Kargo Sabiti: 578902" https://eksisozluk.com/surat-kargo-sabiti--6559494

"Hiçbir müşterisini diğerinden ayırmayan ve herkese eşit davranıp aynı numarayı veren sürat kargo'ya bu toplumsal şikayet eşitliğini sağladığı için teşekkürlerimi sunuyorum. Yalnız, bu numara bir noktadan sonra bayatlayabilir, başka yeni numaralar da bulmalarını kendilerine tavsiye etmek istiyorum. Bu tavsiyem için kayıt numarasını numaramı kendime veriyorum: 578902"
 
Şikayetvar.com'a sizin için bir şikayet girdim (linki:https://www.sikayetvar.com/surat-kargo/surat-kargo-bir-haftadan-uzun-suredir-aktarmada ), otomatik bir cevaplama metni haricinde bir şey gelmedi, arayan soran olmadı. Dayanamayıp tweet attım, ona da cevap vermediniz.

Çağrı merkezi numaralarınızın hattı düşmüyor(daha arama yapamadan çağrı sonlanıyor), düşse, daha çağrı sisteminiz menü ile ilgili otomatik ve robotik bilgileri sayarken hat aniden kapanıyor. Defalarca arayıp her seferinde aynı saçmalıklarınıza maruz kalarak, inatla gerçek bir insan sesine ulaşma çabalarımın bir an için gerçeğe dönüştüğünü hissettiğim zaman da, ne oldu biliyor musunuz? Operatörler "Sesinizi alamıyorum, benim sesimi alabiliyor musunuz?" deyip kapattılar! Hem de ezbere bir şekilde, karşıdan cevap beklemeyerek(ki bana göre, cevap gelse bile duymamış gibi yaparak) beş kere üst üste aynı cümleyi tekrarlayıp kapattılar.

Sistemli bir müşteri bıktırma politikanız olduğunu anlıyorum. Gerekirse sizi mahkemeye de verebilirim. Beklediğim ürünün maddi karşılığının yüksekliğinden değil, sizi avukat-mahkeme masrafına sokmak ve durduk yere meşgul etmek için.

İsminizdeki sürat kelimesinin tam bir oksimoron örneği oluşturduğunu anlıyorum. Muhtemelen pek çok müşteriden, daha önce aynı lafları ve belki daha kötülerini bile duymuşsunuzdur. İşi pişkinliğe vurup duymazdan geliyorsunuz ya da yüzsüzlüğünüz üzerinizde. Müşteri karşısına çıkacak yüzünüz yoksa bu da demektir ki, süratsiz olduğunuz kadar suratsızsınız da aynı zamanda! Bu kafayla giderseniz, başkaları önem taşımaya devam ederken siz, virgülün sağındaki sayılar kadar önemsiz kalır ve korkarım "küsurat kargo" olursunuz...

Para-normal AKtiviteler


Para-normal Aktiviteler
 


Hamdolsun, gün geçmiyor ki biraz daha normalleşmeyelim.

Paraya taalluk eden işlerde normalleşmenin daha çok görülmesine para-normal aktivite denir. Normalleşme dediysek normal olanı değil tabi, yeni normalleşme. Son zamanlarda gerçekleşen ve bir kısmı gerçeküstü-gerçekötesi anlamına gelen “paranormal” mahiyette tezahür eden bazı örneklerine bakalım:

Bayram sabahı, döviz alım-satım işlemlerinde alınan verginin beş katına çıkarıldığı müjdesi geldi. Döviz almak isteyenler artık “gara gara” düşüneceklerdir. Zaten, para için normal olanı, kendi biriminde kalmak değil midir? Kurun normal seviyelerde kalması için yapılan böylesi müdahalelere “kura-normal” denir. Yok öyle düşük döviz alayım, yükselince satayım, keyfimce kuru yükselteyim! Ezanları susturamayacaklar, bayrağımızı indiremeyecekler! Kaçın kurasıyız biz! Bu ülkeye döviz lâzımsa onu da biz getiririz! Meselâ, Japonlarla bir swap anlaşması yapmak suretiyle ülkeye döviz getirebilirsek buna “sakura-normal” deriz her halde...

Şehir Hastaneleri

Kur, sakura, Japon derken akla şehir hastaneleri geldi. Malûm, arazisini devletin verdiği yere özel teşebbüs hastane kuruyor ve bunu devlete kiralıyor. Tabiî bu anlaşmaların tam şartları halktan gizleniyor, ama döviz üzerinden hesaplanan ve uzun yıllar sürecek bu ödemeler gün geçtikçe artıyor. Şairin dediği gibi “Bu şehir hastaneleri ki bir kaç misil bahalıdır, yek zengine mülk-ü Acem fedadır.” Meselâ Ankara Bilkent Şehir Hastanesi yıllık 289 milyon TL bedelle kiralanmaya başlamışken bugün ödenen kira tutarının bir milyar lirayı geçtiğini söylüyorlar. Devletin yerinde olsam vatandaşa şöyle derdim:

“Ben buna mecburum, sen bilemezsin.
Ödediğim parayı sır gibi tutuyorum.
Büyüdükçe büyüyor masraflar
Hasta garantisi vermişim, sen bilemezsin.
Hastanelerin içini senin vergilerinle dolduruyorum”

Yine bayram günlerinde aldığımız başka bir habere göre bazı yerlerde ümera, mera kullanımını paralı hale getirdi. Buna “mera-normal” diyebiliriz.

Dostavergi’nin “Ödül ve Ceza” romanında hep ceza olacak değil ya, biraz da ödüllerden bahsedelim. Bayramdan önceki gün, sokağa çıkma ve seyahat kısıtlamaları devam ettiği halde kahir ekseriyeti AKP öncesi yapılmış olan köprü ve otoyolların bayram süresince ücretsiz olduğu müjdesini aldık.
Gerçi o köprü ve yollardan geçmeyince zaten bir şey ödemiyorduk, ama olsun. Arabası olmadığı için oradan geçmeyen ve geçmediği için para da ödemeyen kişiler olarak galiba bize her gün bayram oluyor, neyse...

“Ada”m kaybetti

Bayram demişken, seksenli yıllara kadar resmî bayram olarak kutlanan 27 Mayıs yıl dönümünde para-normal birtakım aktiviteler olmadı değil. Adada 27 Mayıs darbesi yerden yere vurulurken darbenin mimarlarının rahmetle anılması, kucaklaşma ve birlik çağrısı yapan kişilerin kendilerine tabiî basın haricinde kimseyi oraya dâvet etmemesi enteresan oldu.

Betona gömdükleri Yassıada’nın adı “Demokrasi ve Özgürlükler Adası” oldu. Rahmetli Menderes bu hâlini görse “ada”m kaybetti derdi her halde. Ecdat gemileri karadan yürütüp fetih yaparken bugün denizleri doldurup üstünü inşaatlarla dolduruyoruz, buna da “kara-normal” diyebiliriz. İmar, inşaat deyip küçümsemeyin, virüsle mücadelenin ilk adımlarında konut kredilerini düşürmek suretiyle virüse attığımız tokat sebebiyledir ki bugün çok iyi durumdayız...
Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/para-normal-aktiviteler_521052

Askıda Banayasa

Askıda Banayasa

Şahsıma ait Benokrasi treninin Banayasa isimli lokomotifini satışa çıkarmış bulunuyorum.
Korkmayın, benokrasi şimdilik kalacak, gideceğimiz yere tam varamadık henüz. Yolun aşağı doğru eğimli gittiğinin farkındasınızdır. Lokomotif, motor freni sebebiyle bu noktada bize yükten başka bir şey değil. Boşa bıraksak, tren daha hızlı gider yani.

Öncelikle, Rabbim Kemal Gözler’den saklasın, Banayasa az kullanılmıştır, tertemizdir. Full artı full AKsesuarlıdır. Yürütme aksamı son derece “muhayyer”dir (insan gerçekten hayret ediyor). Kelimenin tam manasıyla söylemek gerekirse, dosta gider. Düşmana da gider yapmaya yarar. Yürümesi için raya ihtiyaç duymaz, her yolda gider. Ray bana bir eğlence medet! Değişeni az olmakla beraber, Allah sizi inandırsın, hep orijinal parçalar kullanılmıştır. Bakımları hiç ihmal edilmemiştir. 2023 yılına kadar muayenesi yoktur.

Son bakımlarında neler yapıldı?

Dış bağlantıların olduğu kısımlardaki cuntalar yeni değiştirildi. Basama ile mekanik bağlantı arızaları giderildi, artık tek direksiyonla basama ve yürütme kontrolü yapılabilir hale geldi. Buna torklar birliği denir. Yargıratörü yenilendi. Modifiye yargıratör sayesinde, deyim yerindeyse egzoz bağırmaya başladı. İsteyen ustasını alıp öyle gelsin diyeceğim ama her usta da anlamayabilir bunu, arıza sanabilir. Egzozdan bahsetmişken, öyle güçlendi ki –afedersiniz- atlet tıkamaya pabuç bırakmaz.  Atletik yapılı veya zinde kuvvetler durduramaz artık. Çok havalı bir sesi var, gürültüden hoşlanmasanız bile uzaktan sesinin çok hoş geldiğini bilmenizi isterim.

Balans ayarı 1997 yılında yapılmış olup, milim sapma yaptığı görülmemiştir. Önceden manuel olan vites kaldırıldı, artık otomatik bir vitesi var. Yeni vitesi ile o kadar hızlı çalışıyor ki inanamazsınız. Milli marş motoru hiç teklemez, anında devreye girer ve motorda ateşleme yapar. Üzerindeki boyalar keyfe keder değiştirildi, kaza yaptığını falan düşünmeyin. Önceden parlement mavisi renkteydi, şimdi kızıl elma renginde. Baskı-balata takımının özellikle baskı tarafı güçlendirildi. Yağını suyunu da sağolsun bizim arkadaşlar hiç eksik etmezler. Banayasamızda medeni yağ kullanılmaktadır. En kaliteli yağ markası bildiğiniz gibi Medyağ. Biz de yağı hep oradan temin etmekteyiz, başka yağı hayatta koydurtmam.

Takas düşünmüyoruz, lütfen ciddi alıcılar arasın. Alacaklara şimdiden hayırlı olsun. Dosta gider demiştik, Kırım-Kongo, Uganda, Cibuti, Ruanda, Somali... Sözüm size; arabaya taş koydum civanlarım, ben bu yola baş koydum. Sizi alacak diye civanlarım, satış ilanı koydum. Ama görüyorum ki, sizde de alacak güç yok. Ne yapalım, satamıyorsak askıya koyarız, ihtiyacı olan biri alır artık... Askıda banayasa kampanyamız başlamıştır!
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/askida-banayasa_520606

Öne Çıkan Yayın

Gözlükler

  İbrahim Özdabak Karikatürü   “Artık önümüzü göremiyoruz” sözünü ilk duyduğunuzda aklınıza: “Tabii canım, nasıl adım atacağımızı şaşırdık...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: