Benim adım Himmet. Himmet’i bir tek milleti olan, tek başıma
küçük bir devletim. Yaşımdan dolayı bana “Himmet Dede” diyenler, “dede” ile
“devlet” kelimelerini birleştirerek “Himmet Dedevleti” diye bir isim
uydurmuşlar. Bir nevi küçük şahsım cumhuriyeti olarak düşünebilirsiniz. Cumhuriyet
dediğime bakmayın, başkanlıkla yönetiliyorum. Kendi iç işlerimde serbestim. Sabit
ve tek başkan, tek Himmet, tek millet, tek devlet modeli var bende. Karar alma
mekanizmalarım çok hızlı çalışır. İstediğim hızla verdiğim karardan
dönebilirim, ümmetin benim dönüş hızıma yetişememesi gibi bir problemim yoktur.
Kendi OHAL’imi kendim ilan edebiliyorum, icap ettiğinde kendimi
karantinaya alıyorum. Çağrı yapıldığında yastık altında ne kadar dövizim varsa
şaaak diye bozduruyorum. Önce doları sonra büyük oyunları bozuyorum. Yardım
kampanyaları duyurulduğunda “kendisi muhtac-ı himmet bir dede, nerede kaldı
gayrıya himmet ede” demeden, yardıma koşanların en önünde ben oluyorum.
Süreç Çok İyi
Yönetiliyor...
Dış işlerimde ise büyük Şahsım Devleti’ne bağlıyım. Sağolsun,
ne zaman ödeme ve yükümlülük söz konusu olsa hemen bana rücu eder. Onun da işi
zor, bakmayın, benim gibi seksen milyon küçük devletçik daha var buralarda.
Hangi birimize yetişsin, değil mi ama? Her birimiz kendi başımızın çaresine
bakabilrsek o da rahatlar aslında. Zor zamanlar geçiriyoruz, ekonomik
sıkıntılar, afetler, salgın falan... Ama bu salgına, iyi ki merkezinde büyük
başkanın bulunduğu başkanlık sistemi ile yakalandık! En zor ve en hayati kararlar
anında alınıyor. Süreç çok iyi yönetiliyor, hamdolsun.
Bütün iyi ve güzel kararları başkanımız veriyor, hepsinin
duyurusunu da o yapıyor. Canımızı sıkan haberlere konu olan uygulamalar,
çevresindeki adamlardan geliyor. Duyunca hemen düzeltiyor, sağolsun. Bugünlerde
onu fazla göremiyoruz nedense.
Düşmanları hiç bitmediği gibi, boş da
durmuyorlar. Bir ara patatesçiler durup duruken fiyatları yükselttiler.
Soğancılar soğanları depolara sakladılar ki millet soğan yemesin. Allah’tan
bütün depolarına girildi ve bütün stokları dağıtıldı da, milletimiz rahat bir
nefes aldı. Sonra marketçiler fırsatçılığa soyunup fiyatlara zam üstüne zam
yaptılar. Tam ekonomiyi rayına sokmuşken yapılacak iş miydi Allah aşkına? Şimdi
de piyasalarda para bitti deniyor. İyi de güzel kardeşim, para bittiyse bu bankaların
suçu! Bankalar parayı etrafa dağıtırlarsa bütün finansman meselelerimiz
hallolur. Dünya kadar havaalanı, hastane, köprü, yol falan yapıldı. Devletin
cebinden bir kuruş para çıktı mı? Çıkmadı. Onların parasını vermek bize düşer
elbet. Az-çok demeyelim, herşeyi de devletten beklemeyelim kardeşlerim.
Maskede Yaşa
Takılanlar!
Başka devletler maskeleri para ile satarken biz ücretsiz
alıyoruz, kıymetini bilelim. 65 yaş üstü insanlarımızın ayağına maskeleri ve
kolonyaları gönderildi. 20-65 yaş arası vatandaş-devletçikler olarak her gün
işe gidip gelmek zorunda olanlarımız marketlerde, otobüslerde maske takmak
zorunda. Çok şükür, maske satışı yasak, bedava verecekler. Onun için PTT’den
başvuru yaptık, yetmedi e-devletten başvuru yaptık, herhangi bir şey gelmedi.
En son eczaneler verecek dendi, cep telefonlarımıza kodlar gelecekmiş, o
kodlarla eczanelerden alabilecekmişiz. O kod da gelmedi! Acaba diyorum, maske
konusunda yaşa mı takıldık? Bedava geleceğine güvenerek zamanında maske
almadık. Kod geldiğinde eczaneye maske ile gitmek lazım, maskesiz olduğumuz
için maske almaya gidememek çok acı olacak. Bakın, bu dramdır! 65 yaş üstü
vatandaşlardan rica ediyorum; yahu evden çıkmanız yasak, maskeyi ne
yapacaksınız? Maskede yaşa takılanlara verin gitsin! Biz bize yetelim, öyle
değil mi? 34 yabancı ülkeye her türlü tıbbi malzeme yardımı da gönderdi
büyüklerimiz, itibarımızı yükselttiler sağolsunlar. Bakın şu yabancı ülkelere
yapılan ihsana... sıra gelince bana, para göndermem gerektiği söyleniyor
verilen İBAN’a...
Maya Felaketi
Üst üste felaketlerin yaşandığı 2020 olarak Maya Takvimi’ne
göre felaket yılında mıyız bilmiyorum ama marketlerde maya bulunamaması
felaketinin tam ortasındayız. Kendi ekmeğimi yapayım dedim, yaş-kuru hiçbir mayayı
marketlerde-bakkallarda bulamadım. Ben bana yeterim sandım, ben benden
betermişim onu anladım. Beterin beteri var, haline şükret dostum. Yıllardır
mutluluğun her gün peşinden koştum. Daha birçok derdimi ben size anlatmadım,
genç yaşta saçlarımı boşuna ağartmadım...
Neyse, bu salgın işlerinin biteceği ve maskelerin düşeceği
günü sabırsızlıkla bekliyorum...