Bu Blogda Ara

Arşiv

Olur Böyle Vakalar, Kameralı Yakalar!


Olur böyle vakalar kameralı yakalar

İstanbul Emniyeti, 2000 polise yaka kamerası dağıtmış. Bu kameralar, MOBESE kameralarının da bağlı olduğu Kent Güvenlik Yönetim Sistemi’ne entegre olacakmış. Yani çalışmaya başlar başlamaz, ses ve görüntü merkezî olarak canlı bir şekilde takip edilebilecek ve kayıtları saklanabilecek.

4K ve 4.5G sistemine uyumlu oldukları söyleniyor. 4K deyince aklımda, kameraların rabiası olarak “tek kamera, tek kayıt, tek kart, tek kutu” gibi bir şey canlandı ama galiba görüntü kalitesi ile ilgili bir tabir. Kameralar düşmeye, darbeye ve ıslanmaya karşı oldukça dayanıklı olacaklarmış. Görüntüler, adli soruşturmalarda delil olarak kullanılabilecekmiş. 

Pek çok yönden çok faydalı bir çalışma, vatana, millete hayırlı uğurlu olsun. Öncelikle görevini layıkıyla yapan polis memurlarını tenzih ederim, bu uygulama ile hareketlerinin kaydedildiğini bilen polislerin işlerini daha ciddi yapacaklarına ve yetki kullanımı bakımından kanunlar çerçevesinde kalmaya çalışacaklarına şüphe yok. Bu, zaman zaman polisler tarafından kendilerine karşı orantısız güç kullanıldığını iddia eden vatandaşların hukukunu gözetmek adına iyi bir şey. Öte yandan, kendilerine yapılan her türlü saldırı ve müdahaleler de kayıt altına alınacağından, polis memurlarını da koruyan bir yönü var. Meşhur bir atasözünü değiştirip “olur böyle vakalar, kameralı yakalar” demenin zamanı geldi galiba...

MinoRTE Report

Halk otobüsünde yolculuk yaparken Erdoğan’a hakaret ettiği gerekçesiyle vatandaşları gözaltına alan polisimiz, semt pazarında Erdoğan’ı eleştirdiği tespit edilen ve evinden uzakta bir yere misafirliğe giden 63 yaşındaki teyzeyi misafir olduğu evde yakalayıp gözaltına alan jandarmamız, bir de böyle 4K, 4.5G destekli kameralarla neler yapabilir, artık siz düşünün. (Bu arada 63 yaşındaki teyzenin “yediler yediler doymadılar” dediği iddia ediliyor. Aman diyeyim, siz siz olun, sakın ha, hiçbir yerde “yediler yediler doymadılar” demeyin) Suç üstü yakalamayı bırakın, daha suç gerçekleşmeden muhtemel suçluları yakalar! 

İnsan gözlerindeki retinalarda kimlik bilgilerinin kodlandığı, her yerde gelişmiş kamera sistemlerinin yer aldığı, muazzam bilgi sistemleri ile donatılmış bir şehirde gelecek zamandaki bir kurguyu anlatan Minority Report/Azınlık Raporu isimli bir bilim kurgu filmi var. Bu filmde Adalet Bakanlığ’na bağlı bir ekip, “önceden sezenler” denilen bilgisayarlar vasıtasıyla suçların gerçekleşmesine kısa bir zaman kala, muhtemel suçluları yakalamaya çalışıyordu. Erdoğan’a hakaret davalarında benzer yöntemlerle çalışacak ekibin çıkaracağı raporların adı “MinoRTE Report” olurdu herhalde...

Altyapı Hazır mı?

Tabii, yaka kameralarının etkin çalışması için öncelikle altyapı problemlerinin giderilmiş olması şart. Şarjı bitti, hafıza kartı doldu, şebekenin çekmediği yerde sinyal yoktu veya çok zayıf olduğundan net bir kayıt olmadı gibi sebeplerle kayıt işleminin sabote edilmemesi lazım. Yoksa bir işe yaramaz. 4.5G ve 5G sistemlerinin çalışabilmesi için fiber hatların yeteri kadar çekilmesi çok önemli. Erdoğan’ın “Fiber hat konusunda yavaş gittiğimizi görüyoruz. Firmalarımız bu konuda daha fazla yatırım yapmalı. Aksi takdirde 5G teknolojisini etkin kullanamayız. Fiber hat konusunda engel çıkaran karşısında bizzat şahsımı bulacaklarını bilmeliler” sözünü düşündüğümüzde alınması gereken pek çok yol olduğunu görüyoruz. 

“Operasyon Keyfisi”

Operasyona giderken selfi çekmek, görüntüleri sosyal medya hesaplarından paylaşıp beğeniler toplamak gibi ergence hareketler olmaz inşallah. Şaka bir yana, keyfi olarak kameraların kapanıp açılmasının önüne geçilmesi hayati bir konu. Eskişehir’de yaşayan, son iki yıl içinde eski kocasını 23 defa mahkemeye şikayet eden, son dilekçesini “ben ölünce mi yardım edeceksiniz?” mesajıyla bitiren kadının kocası tarafından satırla öldürülmesi olayını düşününce, teknik imkanlar ne kadar gelişirse gelişsin, anlayış ve yaklaşımdaki keyfilik değişmediği sürece yol almanın mümkün olmadığını anlıyoruz...

Hahahaber-Efsane Cuma

Hahahaber Efsane Cuma



Efsane Cuma Haberleri:

* Diyanet’in “efsane Cum’a” kampanyasında dört rekat indirim var: “Efsane Cum’a haftasında dört rekat indirimini kaçırmayın, bu hafta zuhr-u ahir kılmayabilirsiniz!”  

* Sağanak yağmur indirimini duyuran Meteoroloji, herkese saat veriyor!  Bereketli Cuma ayrıntıları için tıklayın…

* İçişleri Bakanlığı “Şah”ane Cuma etkinliklerine kayıtsız kalamadı: “Gözaltı kremlerinde damping!  Vurur yüze ifadesi, bir alana bedava bir tanesi…”

NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .
Efsane Cuma

ZekAi

ZekAi

ZekAi:

Facebook-feys ve instagram-insta örneklerinden de anlaşılacağı üzere, bir hece veya bir harf bile kısaltmayı kâr sayan milletimizin yapay zeka için üretebileceği kelime alternatiflerinden biri. Hayır, anlamadığım şu; instagram ile insta arasında bir gram fark var sadece! O bir gramı söylememek ne kazandırıyor insanımıza acaba?

Nesneleri bile kişiselleştirmeyi ve onlara bir karakter vermeyi seven bir milletiz. Kara Tren gecikir ve bazen canı istemezse gelmez, dağlarda salınır da şairin halini bilmez... Saatleri Ayarlama Enstitüsü romanında "Mübarek" ismini verdikleri bir duvar saati vardır. Eşyalara bile insan muamelesi çekenler, öğrenme ve karar verebilme yeteneği olan yapay zekayı boş geçmez herhalde, muhakkak bir insan ismi verilir. Uzaylıya bile Zekiye ismini vermişsek yapay zeka anlamı ile münasip bir insan ismi ile yad edilmelidir. 

Kanaatimce, yapay zekaya bulunacak en uygun Türkçe takma isim ZekAi olacaktır. ZekAi'nin ilk kısmı yapay zekanın zekasından, "Ai" kısmı da ingilizcesi olan "Artificial Intelligence" kısaltmasından geliyor. "Şu işi kim yapay?" sorusu sorulduğunda sorumluluktan kaçmak maksadıyla birilerini öne sürmek huyu olanlar için ZekAi bulunmaz bir nimet olacaktır. Ne sorulsa "ZekAi yapay" diye cevap verebilir. Zeka-i Yapay isimli yazımızda "muhterem Zekai bey hazretleri" ile başlayıp ZekaTÖ ile bitebilecek bir serencamın hikayesini bulabilirsiniz...

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

“Durmak yok, göle devam”


Durmak yok göle devam

Geçen gün, bir Tarım Orman Şurası düzenledik. Elimize büyük resmi alıp gösterdik, şurası tarım alanı, orman da şurası diye. Tarım, orman, çevre falan, biliyorsunuz en önem verdiğimiz konular arasındadır. 

Define ararken kuruyan bir göl oldu, bazıları bir bardak gölde fırtınalar kopardı. Dipsiz midir, -afedersiniz- edepsiz midir o göl işte... Yahu, göl dediğime bakmayın, küçük bir su birikintisi gibi bir şeydi. 12 bin yıllıktı diyorlar, muhtemelen suyu da bayatlamıştı bu kadar senede. Neyse, kuruyunca kıymete bindi, herkes sahiplenmeye kalktı. Başta önemsemedik ama kamuoyu hassasiyetini görünce anladık ki esas define o gölün kendisiymiş. Hemen sit alanı ilan ettik. Sit, İngilizce “otur” demek... İngilizcem, Mr. Arnold kadar olmasa da bu fiilin düzensiz fiil olduğunu biliyorum. Fiilin ikinci hali de “sat”. Zaten, oturum ve imar izni aldıktan sonra elinde tutma, sat...

Neyse, ne diyorduk? Gölü yeniden dolduruyoruz hem de eskisinin iki katı büyüklüğünde olacak. Manşetleri şimdiden görür gibiyim: “Duble göl müjdesi”, “Adamlar göl yaptı”. Sağolsun, tanıdık gazeteler manşetleri atmadan önce hep gönderirler, meraklı olduğumuzu bildikleri için herkesten önce görelim diye... En muhalifi bile şöyle diyecek: (Göl sularını kastederek) “Adamlar içiyor ama çalışıyor”

150 bin kilometre kare Duble Göl...

Bu vesileyle, sadece Dipsiz Göl değil, bütün vatan sathında duble göl projesini hayata geçireceğimizin müjdesini vermek istiyorum. 2023 yılına kadar yüz ellibin kilometre kare duble göl inşa edeceğiz. Mesela Van Gölü, Two Gölü olacak, yedigöller on dört göllere çıkacak. O Tuz Gölü dediğimiz artık Otuz Gölü ifade edecek... 

İlk uygulamamız Hasankeyf’te oldu, orası duble göllenirken yine kıyamet koptu: neymiş, tarihi mekan sular altında kalacakmış. Yahu, ne yapacağımızı şaşırdık; göl kurutuyoruz ardımızdan söylenmeyen kötü söz kalmıyor, suyu basıyoruz yine kabahatli olan biz çıkıyoruz! Bir karar verin artık, ne yapmamızı istiyorsunuz? Ama biz bildiğimiz yoldan ilerlemeye devam edeceğiz, George’un Hans’ın keyfine değil, Hasankeyf’imize göre hareket edeceğiz. Tutmaz deseler de, çalmaya devam edeceğiz, mayaları... Kısaca sloganımız: “Durmak yok, göle devam...”

Torba Yasa

İstediklerini söylesinler, milletin ağzı torba değil ki büzelim... Torba demişken, Meclis’ten yeni bir torba yasa geçti. Bakanlar ve aileleri, artık ömür boyu ücretsiz sağlık sigortasından yararlanabilecek. Yani onlar kısa bir süre için bakan olurken, biz millet olarak ömür boyu onlara ve ailelerine bakan olacağız. Başka ne var? Vergi gelirlerimizi yükseltecek çok güzel düzenlemeler var. Ekonomide işler kötü gittiği için değil ha... İşler kötü olsa vergi rekortmenleri çıkarabilir miydik? Öyle mütevazi rekortmenler var ki, isimlerini gizliyorlar.

İşler o kadar iyi ki, TCDD görevlilerinden biri, eşinin şirketine 32 ihale verebiliyor. 32’yi duyunca dişli bir hediye diyebilirsiniz, ben “eş-antiyon” demeyi tercih ediyorum. Futbol kulüplerinin 7 milyar TL’lik borçları da yapılandırılıyor. Para olmasa yapılacak iş değil yani bunlar...
Bakanlara yapılacak jesti, yapılandırmaları duyunca sakın EYT tayfası “ona buna para bulunuyor da, bize niye bulunmuyor?” demesin... Bir kere, futbolcular çok daha erken emekliye ayrılabiliyorlar. Emekli olmak için ayaklarının bir yere takılıp düşmeleri bile yeterli olabiliyor. Neyse futbolcular, oyununuza bakın siz, durmak yok gole devam...

İskandırılmayalım...

Sonra bu erken emeklilik sistemini hayata geçirdiği için batan iskandinav ülkeleri olduğu bilgisi kulağıma geldi. İskandinav Ülkeleri’nde erken emeklilik var mı? Varsa, bu ülkeler gerçekten battı mı? Batmışlarsa bile, emeklilik sitemi yüzünden mi battılar? Gerçekten bilmiyorum. “İskandırılmayalım” şimdi durup dururken...

Kutlu Parsalar Atlası

Kutlu Parsalar Atlası

Kutlu Parsalar Atlası:

Meraklısı orijinalini bilir de, bilmeyenler için söylemek gerekirse, yazar İhsan Oktay Anar'ın Puslu Kıtalar Atlası isimli kitabının harfiyat kanyonu tahrifatına uğramış şeklidir. Şimdi gelelim bizim müstahref atlasımıza:

Asıl adı İnsan Yoktan Yanar olan ve Uzun İnsan Efendi lakabıyla anılan yazarın bir eseridir. Kitabı hem yazmış hem de içindeki karakterlerden biri olmuştur. Uzun İnsan Efendi, adı gibi uzun bir yolculuğa çıkar. Yolculuk şartları çetindir. Uzunluğuna, rümekle aşınmazlık özelliği eklenince yol, İnsan Efendi'nin bir çok ayakkabısının telef olmasına sebep olmuştur. Bundan mütevellit, yanında daima yedek ayakkabılarının bulunduğu kutular taşır. Yolculuğunu soranlara "kutulu yürüyüş" yaptığını anlatır. Yolculuk sürdükçe kutu sayısı artmış ve bazılarının aklına, İnsan Efendi'nin bütün kutularında ayakkabı olmayabileceği düşüncesi gelmiştir. Ya kutu işi paravansa? Ya kutularda ayakkabı değil de para varsa? Şüpheleri ortadan kaldırmak isteyen İnsan Efendi, kutularda kut-u layemût(ölmemeye yetecek kadar gıda) denebilecek kadar azığı olduğunu söyleyip ulu bir kısaltma yaparak(bir u harfini silerek!) yolculuğunun ismini "kutlu yürüyüş" olarak değiştirir. Yol boyunca toplanan parsalar da artık kutlu parsalar halini almıştır.


İnsan Efendi, yolunda gidenlere, parsaları nereden ve nasıl toplayacaklarını tarif ettiği bir kitap olarak Kutlu Parsalar Atlası'nı (kısa okunuşu ile KPA diyenler de vardır) yazmıştır. Şatafatlı "baby shower'lar, ihtişamı ve israfı ile göze batan "hoşgeldin partileri", kırk günlük bebeklere görgüsüzce düzenlenen kına gecesi ve mevlitler, el kadar bebeğe alınan kafam kadar tek taş pırlanta yüzükler... Bütün bunlar ve daha bilmediğimiz nefsi şımartan nice uygulamalar, kutlu parsalar toplandıktan sonra yapılabilen şeylere örnektir..

Harfiyat Kanyonu ana sayfası

Hahahaber-Cem Yılmaz Mağdurları



HAHAHABER

Hahahaber-Cem Yılmaz

Cem Yılmaz Mağdurları Kitlesi Gün Geçtikçe Büyüyor!

"Diamond Elite Platinum Plus" adlı gösteride isimleri şaka konusu yapılarak mağdur edilen Tarkan, Acun Ilıcalı, Gökhan Özoğuz, Haluk Levent, Ata Demirer ve Mustafa Sandal’dan oluşan ünlüler “ECYT: Espride Cem Yılmaz’a Takılanlar” adlı bir platform kurarak seslerini duyurmaya çalışıyorlar. 

ECYT mağduriyetinin yankıları sürerken, ikinci bir skandal daha ortaya çıktı. Cem Yılmaz, son gösterisinde Haluk Levent’le ilgili espriyi programdan çıkardı. Bilet fiyatına dâhil olan bir esprinin kendilerinden habersiz çıkarılmasıyla mağdur olduklarını düşünen bir grup seyirci soluğu Tüketici Hakem Heyeti’nde aldı. THH önünde toplanan mağdur izleyicilerle ECYT taraftarı izleyiciler arasındaki sürtüşmede tansiyon artınca, devreye güvenlik güçleri girdi. Helyum gazı ile yapılan müdahale sonrası komik seslerle münakaşa edemeyen gruplar olaysız dağıldı.

ECYT platformunun sözcülüğünü üstlenen Acun Ilıcalı yaptığı açıklamada “Haluk Levent esprisini çıkarmak Haluk’a ödül mü, izleyicilere ceza mı? Peki, bizim mağduriyetimiz ne olacak? Defne arayışı içerisindeyken kuruttuğu gölü, insanların gözyaşlarıyla doldurmaya çalışıyorsa, gerçekten ayıp ediyor…” dedi.

NOT: Bu sayfada yer alan haberler hayal ürünüdür, uydurmadır. Gerçek haberlere benzeyebilir, gülüp geçiniz, kafayı takmayınız. . .

Öne Çıkan Yayın

Gözlükler

  İbrahim Özdabak Karikatürü   “Artık önümüzü göremiyoruz” sözünü ilk duyduğunuzda aklınıza: “Tabii canım, nasıl adım atacağımızı şaşırdık...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: