Ekonomimizde değişim rüzgarları, pozitif gelişmeler, dengelenme,
paydaşlarla kaynaşma, sinerji ve tabii kaynaklar(yoksa başka bir şey miydi,
şimdi tam hatırlayamadım) gibi şeyler olurken birileri kalkıp ekonomiyi
kötülüyorsa kesinlikle niyetinden şüphe etmeliyiz. Neden, çünkü ekonomiyi
eleştirmek hükümete saldırmaktır, hükümete atılan her bir taş devlete isabet
eder ve bütün vatandaşlar bundan zarar görür. Al sana nurtopu gibi beka
meselesi... Ekonomiyi sarsmak suretiyle beka meselesi oluşturmaya "bekonomi" denir.
Bakınız, Türkiye aleyhinde bir algı oluşturmaya çalışan bu
kişilerin terör eylemlerinde gördüğümüz ekipten farkı var mı? Burası çok
önemli, kimseye kesinlikle terörist demiyoruz, sakın ha!... Ama teröristlerin,
hainlerin yapacağı şeyler yapıyorlar, orası öyle.
Ekonomik
Göstergeler...
Enflasyonu düşürmüşüz, bir ay sonraki enflasyonu bile
biliyoruz artık. Tek haneye düşecek diyoruz, tak, hemen düşüyor. İstersek,
resmi bir tane yıllık enflasyon rakamı belirleyip onu tek bir seferde açıklama
imkanımız da var ama o zaman işin tadı olmaz. Hem insanımız da çabuk unutur her
şeyi, böyle her ay gıdım gıdım hatırlatmak daha iyi. Faizler desen, onları çektikçe
aşağı çektik. Kamu bankaları eliyle para dağıtıp duruyoruz. Kim, neyin
yoksulluğunu çekiyor, anlamıyorum ki. Ekmek bulamadığını iddia edenler bedava
dağıttığımız keklerden yesinler. Yakında “Kekre Dönergeci” makinesi sayesinde
az bir başlangıç hamuruyla sonsuz sayıda kek üretebileceğimizin müjdesini
vermek istiyorum. Milli kalkınmamızın temeli bu kekler olacak, yerseniz...
İşte, keke dayalı bu ekonomi modeline “kekonomi” denir.
Bir tek işsizlik meselesi var, o da malumunuz, kimseye iş bulma
sözü vermediğimiz için rahatız. Herkes kendi işini bulmaya bakacak. Ayrıyeten,
işsizliğin başka hikmetleri var, siz bilmiyor olabilirsiniz. Geçenlerde
birinden duydum, işsizlikten ve parasızlıktan şikayet etmeyin diyordu. Hepimiz
zengin olsak zekâtı sadakayı kime vereceğiz diye soruyordu.
Ailece-topluca intihar eden insanların haberleri çıktı
basında. Birileri de hemen atladı, yoksulluk, işsizlik ve borç içinde
yaşadıkları için intihar ettiklerini iddia etti. Allah’tan, Fatih Terim’in
başarısızlıkları ve Arda Kardeşler’in hatalı kararları Fatih’te intihar eden
dört kardeşten daha çok gündem oluşturuyor da, intihar haberleri fazla bir etki
yapmadı. Arkadaşlara sordum, konunun ekonomi ile hiç ilgisi yok, hepsinde de
ölüm sebebi siyanürmüş dediler. Dur bakalım, bu siyanürün altından neler
çıkacak... Aslında, siyanür genelde altın çıkan yerde oluyordu ama, neyse kafam
karıştı şimdi...
Dipsiz Göl
Siyanür, altın derken aklıma geldi; Gümüşhane’de define
aramak için Dipsiz Göl isminde bir göl kurutulmuş. Bu meseleyi de ekonominin
bozukluğuna bağladılar, iyi mi? Hemen başladılar; insanlar çaresizlikten hazine
bulma gibi hayallere bel bağlamışmış, vay efendim, 12 bin yıllık göl kurutulur
muymuş, çevre felaketi imiş o kazı... Halbuki, kurutulan gölde define bulunsa
kurtulan bölge halkı olurdu. Halkın cebine para girmesi suretiyle hayırların
celbine, şerlerin de def’ine vesile olurdu. Evet, define vesile olurdu
bunlara... Yahu, zaten küçücük bir göletmiş orası, söyleriz bir müteahhit
dostumuza, kocaman bir havuz yaptırırız oraya gerekirse. Havuz bizim işimiz...
Çevrecinin de dik alası biziz, evelallah...
Çevre demişken, yakın zamanda milyonlarca ağaç dikmek için
bir kampanya düzenledik. Bunun eleştirilecek bir yanı var mı? O çevre ve
yeşillik dostu olduğunu söyleyen sahtekarlar önce hiç konuşmadılar, sonra da
başladılar tenkit oklarını göndermeye: bizi popülist olmakla suçladılar,
kampanya tarihi seçminin yanlış olduğunu söylediler, 9 milyon fidanın heba
olacağını iddia ettiler... Şimdi size soruyorum, adeta ilkbahar tadında bir
Kasım ayı içinde değil miyiz? Sanki havalar “don’t be cool, I will cold you
later” şeklinde mektup almışlar gibi bir “pasTrumpa” yazı yaşanıyor. Bu havada
ne dikersen çıkar. Kampanyaya katılamayanlar merak etmesin, ben hepinizin adına
bir incir ağacı diktim...