Dünyevî diğer işlerde olduğu gibi, teknolojinin elverdiği imkânları kullanarak ibadet etmek tabiîi ki çok güzel bir şey. Güzel de, gittikçe rahatlığa gömülen nefisler durmadan daha fazlasını istiyor. Yüksek standartlarda ibadet etmeye alışmış bir nefis bu standartları “asgarî şartlar” olarak belirlemeye başlıyorsa bu tehlikelidir. En küçük bir zorlukta ibadeti terk etmeye meyyal olur.
Rahatlık seviyesi arttıkça ibadetler de sanki, özündeki, kişinin “Rabbine karşı aczini anlama” noktasını zayıflatıyor. Mübarek gün ve gecelerde, bütün “İslâm âlemi” için çizilen bir ufka işaret eden ve ilk olarak kimin yazdığı belli olmayan, dışı süslü cümlelerden oluşan, içinde bulunulan her geceye ve rehber listesindeki herkese kolaylıkla uyarlanabilecek kadar parametrik metin mesajlarını, anlık mesajlaşma platformlarının her birinde ve neredeyse herkese göndermek âdet olmuş. Bu vesileyle içinde bulunulan mübarek zamanın ihya edildiği düşünülüyor her halde. Bunları yaparken saatler ilerliyor, ihya etmenin kıvancıyla gönenen vatandaş da yorulup uykuya dalıyor.
Bazen bütün sosyal medya araçlarında yayınladığı aynı metni, bana hem SMS olarak, hem Whatsapp uygulaması üzerinden özel mesajla, hem Twitter üzerinden bana “menşın” atarak / DM’den, hem Facebook üzerinden etiketleyerek gönderen arkadaşlar oluyor. Mübarek adam, her birine cevap vermeye veya “layk”lamaya kalksam o gece yetmez! Düşün, senin gibi 3 kişi daha olsa… İşin kolayını bulup her platformda kendisine bir dağıtım listesi oluşturup tek tıkla yırtan kişiler de var, onların mesajları nedense bana daha soğuk ve ruhsuz geliyor. Klişelerden oluşan ve beni adresleyerek yazılmamış mesajlara cevap vermiyorum artık.
İçinde 15 kıraat hocasının sesinin kayıtlı olduğu kalemlerimiz var artık, Kur’ân-ı Kerîm üzerinde istediğin yere tutuyorsun, hemen okumaya başlıyor. Aynı şekilde, Kur’an, tefsir, ilmihal bilgileri ve duâlar gibi feyizli muhtevayı barındıran mobil uygulamalarımız var. Maşallah, sık sık “apdeyts”lerini tazeliyor uygulamalar. Yakında kolaylıkla abdest aldıran uygulama ve cihazlar da geliştirilebilir. İsim olarak “abdestmatik” diyebiliriz belki bunlara. Abdestmatik cihazının, alınan bir abdest sonrası, kişiye “küçük bir farkla, bir boy büyük abdest almak ister miydiniz?” şeklinde bir soru sorması, dünyevî ölçeklere çekilip sayısallaştıkça ve seri üretime geçildikçe ticarîleşme riski taşıyan manevî değerlere bir örnek olacaktır. İş, nefislerin inisiyatifine bırakılırsa, herkesin sağlıklı ve güzel görünümlerine sahip robotları uzaktan kumanda etmek suretiyle evinde oturduğu koltuktan hiç kalkmadan bütün işlerini yürüten insanların anlatıldığı “Suretler/Surrogates” isimli filmdeki gibi robotlara bütün ibadetleri yaptıracak, kendi, akşama kadar yatacak. Cennete de o robotlar gider artık.
Dinî ve manevî değerleri dünyevî kutulara doldurup pazarlamak, en başta dinî değerlere zarar verir. Kur’ân okumanın “starı” olmaz, sezonun “hit” sûresi seçilmez, mevlitlerin “remiksi” yapılmaz, hocalar sohbetlerinin “single”ını çıkarmaz, ilmihal bilgilerinin konuşulduğu dinî programların “sezon finali” olmaz, dinî kanaat önderlerinin “fun club”ı olmaz, TV kanallarına belli dönemlerde ekrana çıkıp halkı irşad eden hocaların “bonservisi” olmaz, bir kanaldan diğerine “transfer” edilmez, imamlar camilerde “miting” yapmaz, camilere dâvetiye ile girilmez… Ha, yapılırsa ne olur, bir şeyhe sahne performansı için pop star kıyafeti giydirilmiş olur… Genelde doğu ve güneydoğu bölgelerimizde kamyonların üstünde “Allah korusun” manasında yazılan “Star Yarab” duâsını yanlış mı anladık acaba?