Ekonomimiz, özellikle son iki-üç yıldır uçuşa geçti
hamdolsun. Uçuşlarda kalkış çok önemlidir. Adeta “Hiç borcu yokmuşçasına
sessizce alır yol, sallanmaz bu kalkışta ne mendil ne de kol”
mısralarını söyletir.
Kalkış sırasında kemerler bağlanır. Kemerlerin
bağlanacağını duyunca aklınıza tasarruf tedbirleri mi geldi yoksa? Kemer
sıkmaktan değil, bağlamaktan bahsettik halbuki. Geçenlerde de birileri
tutturdu, SGK tasarruf tedbirleri uygulayacak diye. Güya, emekli
maaşlarından kesintiler olacakmış, bayram ikramiyleri artık
verilmeyecekmiş, ilâç katkı payları arttırılacakmış, babasından dolayı
emekli aylığı alan çocuklar, artık daha kısa bir süre bundan
yararlanabileceklermiş, yok daha neler... Merkez Bankası hazineye
ihtiyat akçelerini bile aktarmış, bu da paraların bittiğini
gösteriyormuş, buna kargalar bile güler! Bakınız, bir kere, ihtiyat
değil itiyad akçesidir o, tabi... İtiyad ne demek, mutad hale gelmek,
alışkanlık yapmış olmak. Merkez Bankası mutad olarak hazineye para
aktarır, bunda bir şey yok. Utanmasalar, insanımızı daha fazla kazanmaya
teşvik etmek için çıkardığımız yeni vergilere de lâf edecekler.
PARAMIZ ÇOK!
Sorarım size; parası bitmiş ülkelerden IMF’in borç istediğini duydunuz mu? Ya da iflâs bayrağı çekmiş bir ülke, iki farklı ülkenin iç savaşında cepheye koşabilir mi? Paramız çok Allah’a şükür ki, nereye harcasak diye düşünüyoruz. Ama bu demek değil ki, daha çok kazanmayalım... Peki, nasıl yapacağız? Yerimizin altından petrol çıkmıyor, havadan da başımıza servet düşmüyor. Psyche 16 adlı bir asteroid’de 700 kentrilyon dolar değerinde altın varmış diyorlar. Aslında fena para değil de, hem yolu uzak, hem de bize yakışmaz, muhtaç haldeki devletler nasiplensin, yazıktır.
“Wuhan-çan-keif”
Şimdi sıkı durun, kolay yoldan çok para kazanabilme imkânımız var, söylüyorum: Malûm virüs dünyayı kasıp kavuruyor. Kimse aşısını geliştiremedi, tedavisi zor. Şöyle bir düşünelim; bu virüs nasıl bulaştı insanlara? Yarasa çorbasından diyenler var. Yarasa’nın İngilizcesi nedir? “Bat” diye yazılıp “bet” diye okunan bir kelime. “Bat” kelimesini elde tutalım. Hasta bir insan gördüğümüzde ilk tepkimiz nedir? “betin benzin solmuş” deriz değil mi? Peki, benzinin hammaddesi nedir? Petrol. Güzeeeel! Hemen can alıcı soruyu soruyorum; ülkemizde petrol nerede çıkar? Batman’da! Şimdi büyük resim belirmeye başladı mı gözünüzde? Tamam, bölgeyi bilmeyenler için biraz daha ipucu veriyorum: Hasankeyf Batman’dadır ve mağaraları ile meşhurdur. Mağara denince de akla ilk yarasa gelir. Wuhan isminin aslında “Wuhan-çan-keif” olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam.
KÖŞEYİ DÖNERİZ
Virüs yarasa ile başladıysa, onu bitirecek olan da yarasadır. Nasıl ki Yüzüklerin Efendisi’nde insanlar, gücünden korktuğu yüzüğü götürüp o yüzüğün üretildiği dağ içindeki lavların içine attılar. Başka ateşler o yüzüğü yakmıyordu. Şimdi yapmamız gereken şey şudur; Wuhan virüsünü üstün koruma tedbirleri ile Hasankeyf yarasalarının ayağına kadar getirip onları gözleyeceğiz, virüsü nasıl yok ettiklerini ya da onunla nasıl başa çıktıklarını anlayıp insanlar için de bir ilâç geliştireceğiz. Var ya, köşeyi döneriz. İstediğin fiyatı çekerek sat dünyaya, millet mahkûm senden almaya bu ilâcı. Yahu, misal diyorum, yoksa insan sağlığı üzerinden kimseyi istismar edeceğimiz düşünülmesin, fahiş bir fiyat uygulamayız. Normal maliyeti neyse ondan satsak bile iç-dış bütün borçlarımız anında biter.
YARASALARI NE YAPTIK?
Bu yazıyı okuduktan sonra sakın Batman / Hasankeyf’e gidip yarasa peşinde koşmayın... Ya da koşun, nasıl olsa orada bir yarasa bulamayacaksınız. Bütün bu meseleleri biz yıllar öncesinden planladığımız için, sudan sebeplerle Hasankeyf’i sular altında bıraktık ve mağaralarındaki yarasaları taşıdık! 2008 yılında Hasankeyf’le ilgili şöyle bir haber çıktı: “DSİ, 8 türden 20 bin yarasanın yaşadığı, Türkiye’nin ikinci büyük yarasa yaz kolonisinin barındığı mağarayı taşıma kararı aldı.” O yarasalar, Konya’daki gizli uzay araştırma üssümüzün yakınlarına taşındı, yerini kimse bilmiyor. Süper güç olmak bunu gerektirir.
Zamanında o yarasaları taşırken, bizimle dalga geçenler olmuştur muhakkak, “bir işe yarasa bari…” diye. Dostlar, o işe yarayacakları gün bugündür. O sene bu senedir! Başka ülkeler için dış mihrak olmanın dayanılmaz hafifliğini hissediyor musunuz?
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/virusu-firsata-cevirmek_513681
PARAMIZ ÇOK!
Sorarım size; parası bitmiş ülkelerden IMF’in borç istediğini duydunuz mu? Ya da iflâs bayrağı çekmiş bir ülke, iki farklı ülkenin iç savaşında cepheye koşabilir mi? Paramız çok Allah’a şükür ki, nereye harcasak diye düşünüyoruz. Ama bu demek değil ki, daha çok kazanmayalım... Peki, nasıl yapacağız? Yerimizin altından petrol çıkmıyor, havadan da başımıza servet düşmüyor. Psyche 16 adlı bir asteroid’de 700 kentrilyon dolar değerinde altın varmış diyorlar. Aslında fena para değil de, hem yolu uzak, hem de bize yakışmaz, muhtaç haldeki devletler nasiplensin, yazıktır.
“Wuhan-çan-keif”
Şimdi sıkı durun, kolay yoldan çok para kazanabilme imkânımız var, söylüyorum: Malûm virüs dünyayı kasıp kavuruyor. Kimse aşısını geliştiremedi, tedavisi zor. Şöyle bir düşünelim; bu virüs nasıl bulaştı insanlara? Yarasa çorbasından diyenler var. Yarasa’nın İngilizcesi nedir? “Bat” diye yazılıp “bet” diye okunan bir kelime. “Bat” kelimesini elde tutalım. Hasta bir insan gördüğümüzde ilk tepkimiz nedir? “betin benzin solmuş” deriz değil mi? Peki, benzinin hammaddesi nedir? Petrol. Güzeeeel! Hemen can alıcı soruyu soruyorum; ülkemizde petrol nerede çıkar? Batman’da! Şimdi büyük resim belirmeye başladı mı gözünüzde? Tamam, bölgeyi bilmeyenler için biraz daha ipucu veriyorum: Hasankeyf Batman’dadır ve mağaraları ile meşhurdur. Mağara denince de akla ilk yarasa gelir. Wuhan isminin aslında “Wuhan-çan-keif” olduğu ortaya çıkarsa hiç şaşırmam.
KÖŞEYİ DÖNERİZ
Virüs yarasa ile başladıysa, onu bitirecek olan da yarasadır. Nasıl ki Yüzüklerin Efendisi’nde insanlar, gücünden korktuğu yüzüğü götürüp o yüzüğün üretildiği dağ içindeki lavların içine attılar. Başka ateşler o yüzüğü yakmıyordu. Şimdi yapmamız gereken şey şudur; Wuhan virüsünü üstün koruma tedbirleri ile Hasankeyf yarasalarının ayağına kadar getirip onları gözleyeceğiz, virüsü nasıl yok ettiklerini ya da onunla nasıl başa çıktıklarını anlayıp insanlar için de bir ilâç geliştireceğiz. Var ya, köşeyi döneriz. İstediğin fiyatı çekerek sat dünyaya, millet mahkûm senden almaya bu ilâcı. Yahu, misal diyorum, yoksa insan sağlığı üzerinden kimseyi istismar edeceğimiz düşünülmesin, fahiş bir fiyat uygulamayız. Normal maliyeti neyse ondan satsak bile iç-dış bütün borçlarımız anında biter.
YARASALARI NE YAPTIK?
Bu yazıyı okuduktan sonra sakın Batman / Hasankeyf’e gidip yarasa peşinde koşmayın... Ya da koşun, nasıl olsa orada bir yarasa bulamayacaksınız. Bütün bu meseleleri biz yıllar öncesinden planladığımız için, sudan sebeplerle Hasankeyf’i sular altında bıraktık ve mağaralarındaki yarasaları taşıdık! 2008 yılında Hasankeyf’le ilgili şöyle bir haber çıktı: “DSİ, 8 türden 20 bin yarasanın yaşadığı, Türkiye’nin ikinci büyük yarasa yaz kolonisinin barındığı mağarayı taşıma kararı aldı.” O yarasalar, Konya’daki gizli uzay araştırma üssümüzün yakınlarına taşındı, yerini kimse bilmiyor. Süper güç olmak bunu gerektirir.
Zamanında o yarasaları taşırken, bizimle dalga geçenler olmuştur muhakkak, “bir işe yarasa bari…” diye. Dostlar, o işe yarayacakları gün bugündür. O sene bu senedir! Başka ülkeler için dış mihrak olmanın dayanılmaz hafifliğini hissediyor musunuz?
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/virusu-firsata-cevirmek_513681