Bu Blogda Ara

Arşiv

algoritma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
algoritma etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Problem Çözme Akgoritması

Problem Çözme Akgoritması
Problem Çözme

Türkiye’de işleri yürütmek çok kolaydır. Daha doğrusu, yürütme işini yapanlar genelde işin en kolay tarafına talip olur ve rahatından taviz vermez.

Önceki yazılarımızda, farklı tarihlerde, aynı konudan bahsedip çeşitli örnekler vermiştik. Diyelim ki, ortada bir problem ve bu probleme bağlı olarak şikayet eden insanlar olsun. Yürütmeci idarecilerimizin bu olaya yaklaşım tarzı umumiyetle şu şekilde olur:

1.       1. Reddetmek veya inkâr seni kurtarıyor mu?

·         Cevap “EVET” ise: Hemen reddet veya inkâr et, 6. Maddeye git.

·         Cevap “HAYIR” ise: 2. Maddeye geç.

2.       2. Şikayeti başka birine veya başka bir yere yönlendirmek mümkün mü?

·         Cevap “EVET” ise: Yönlendirmeyi yap ve konuyu çözüldü olarak işaretle. Yönlendirmelere örnek: Dış güçler, küresel oyun kurucular, İngiliz baronlar, malum zihniyet, teröristler... 6. Maddeye geç.

·         Cevap “HAYIR” ise: 

¨       Kendi bünyen içerisinden, sorumluluğu üstlenecek bir günah keçisi bulabilir misin?

Ø  Cevap “EVET” ise: “Biz de mağduruz, kandırıldık” kartını günah keçisi ile birlikte öne sür ve 6. Maddeye geç

Ø  Cevap “HAYIR” ise: 3. Maddeye geç.

3.       3. Şikayet edenin sesini kısabiliyor musun?

·         Cevap “EVET” ise: Güzel! Ne bekliyorsun o zaman, hemen kıs ve 6. Maddeye geç. (Bu aşamada şikayetçiye peşin olarak küçük bir sus payı verilebilir veya birtakım vaatlerde bulunulabilir. Hiçbirini kabul etmiyorsa tehdit etmek denenebilir)

·         Cevap “HAYIR” ise: Şikayeti kesecek en kısa ve maliyetsiz metodu bul ve uygula, problemin kök sebebini ortadan kaldırman gerekmez.

Örnek: Piyasaya göre nispeten daha ucuz et satan müessesenin önünde uzun kuyruklar oluşuyorsa ve insanlar şikayetçi ise et fiyatını iki katına çıkar, ortada kuyruk derdi kalmaz.

¨       İşe yaradıysa ne âlâ! Gönül rahatlığıyla 6. Maddeye geçebilirsin.

¨       Sonuç alamadıysan 4. Maddeye geç.

 

4.         Bu aşamaya geldiysen, muhtemelen gerçek çözüm pahalı, zahmetli veya bir yakınının hoşuna gitmeyecek bazı şeylerin yapılması gerekiyordur. Telaşa mahal yok, çalışıyormuş gibi görün, insanları oyala yeter. Bol bol söz ver, hamasi nutuklar at. Millet yediyse 6. Maddeye geç, yemediyse 5’ten devam...

5.         Ne yap, biliyor musun? Sansasyonel bir konu bul ve dikkatleri tamamen bu yöne çek. Artık milli maç zaferi mi olur, bölgede savaş ilanı mı edersin, ünlü insanlarla ilgili bir skandal mı patlatırsın, tanınmış bir şahsiyeti sebepsiz yere mi tutuklarsın, bilemem. Problemin büyüklüğüne göre bir şeyler ayarla.

Mesela, millet ağır ve haksız vergilerden şikayet ederken şunu deyip bir tartışma başlatabilirsin: “Ülkenin bekâsı tehlikeye girmiş, şimdi bunları mı konuşacağız?”

İşe yarasa da, yaramasa da 6. Maddeye geç artık, yapacak başka bir şey kalmadı zaten.

6.         Problem çözülmüştür, geçmiş olsun. Hep birlikte: “Ezanlar dinmez, bayraklar inmez, vatan bölünmez!”

 

Bu “AKgoritma” ışığında yoksulluktan şikayet eden insanlara yaklaşım şöyle olabilir:

“Efendim, millet yoksulluktan şikayet ediyor, maaşlara zam istiyorlar. Kasalarda para kalmadı, nasıl vereceğiz? Yeni para basıp versek enflasyonu azdırırız. Dış güçler bizi kıskanıyor deyip oraya havale edelim mi?”

-Hayır, şu sıralar onlara çok bulaşmayalım. Eldeki yatırımcıları da korkutmayalım.

“Kılıştar yapıyor bütün bunları desek?”

-Yahu Kılıştar mı kaldı artık... Kimse yemez. Şimdilik bütün adamlarım bana lazım, içeriden kimseyi de harcayamayız. Marketçilere yıkamaz mıyız meseleyi?

“İmkansız efendim, memleketin yarısı esnaf. Son üç seferdir çok yüklendik zaten marketlere. Zenginlerden fazla vergi almayı mı denesek şimdi?”

-Zenginin canını al, parasına dokunma. Madem fakirler şikayetçi, basın vergileri... Kiracıdan-ev sahibine herkese yeni vergiler yazın. Garsonlar, motokuryeler, düğünde takılan hediyeler, harçlık alan küçük çocuklar... El değiştiren ne kadar para varsa vergimizi alacağız. Ortada fakir kalmazsa, fakirlikten şikayet de kalmaz. Bu meseleyi de alnımızın AK’ıyla çözdük. Haydi, hep beraber:

“Ezanlar dinmez, bayraklar inmez, vatan bölünmez!”

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/problem-cozme-akgoritmasi_598416

AKgoritma


Akgoritma

Algoritma denilen şey, şu anda Türkiye’de açılması yasak olan ancak benim de farklı yollar kullanarak erişebildiğim Wikipedia’da şöyle tanımlanmıştır: “Belli bir problemi çözmek veya belirli bir amaca ulaşmak için tasarlanan yol. Matematikte ve bilgisayar biliminde bir işi yapmak için tanımlanan, bir başlangıç durumundan başladığında, açıkça belirlenmiş bir son durumunda sonlanan, sonlu işlemler kümesidir” Bilgisayar programları geliştirilirken önce adım adım yapılacak işlemleri tanımlayan bir algoritma belirlenir. İşlemlerin sırası çok önemlidir, aksi takdirde arzulanan sonuca ulaşılamayabilir. 

Partilerinin veya reislerinin siyasi menfaatlerini azami seviyede tutmak için AKP’nin yöneticileri, parti üyeleri, bürokratları, memurları, gazetecileri, yazarları, trolleri ve kısaca bütün partinin heyet-i mecmuasının, dünyaya bakışı ve olayları yorumlaması ve onlara tepki vermesini temsil eden algoritmaya “AKgoritma” diyebiliriz. Daha doğrusu, algoritmanın sahipleri herhalde öyle derdi diye tahmin ediyorum. Uzun sürelere yayılmış planlamalardan çok fonksiyonaliteye ve hızlı değişime ayak uydurmaya dayanan Agile (Çevik) Yaklaşım ile geliştirildiği söylenen AKgoritma’nın, rüzgar nereden eserse oraya savrulmasına ve “taktik maktik yok, bam bam bam” şeklinde ilerleyen yapısına bakılırsa daha çok AKile Yaklaşım’a yakın olduğu söylenebilir. 

AKgoritma, göründüğü kadarıyla şöyledir: 

Adım 1: Gündeme gelen konu/olay/kişi hakkında sakın aklına ilk gelen şeyi söyleme.
Adım 2: Reisin bununla ilgili bir açıklaması olup olmadığını kontrol et.
Adım 2.1: Varsa ve tekse al, tek değilse içlerinden en yeni tarihli olanı al, diğerlerini unut.
Adım 2.1.1:  Açıklamayı destekleyici argümanlar bul.
Adım 2.1.2: Muhalefeti hainlik ve teröristlikle suçla, Adım 4’e git.
Adım 2.2: Yoksa, Kübler-Ross modeli olarak bilinen, insanları derinden üzecek haberlerin kabullenim aşamalarından geç:
Adım 2.2.1-İnkar: Konu/olay/kişiyi inkar et, olmadı hiç bahsetme, kimseye bahsettirmemeye çalış. Yapabiliyorsan küçümse ve alay et. İflas eden şirketleri, atanamadığı için kendini öldüren öğretmen adaylarını, bankaların önünde kendini yakmaya çalışan çiftçileri, çocuğuna pantolon alamadığı için bunalıma girip intihar eden adam haberlerini görme mesela... Krizi inkar et, israfı inkar et,  “Fark etmek yasaktır” manasında, üstü çizili bir F harfi bulunan tabelalar as etrafa...
Adım 2.2.2-Öfke: Baktın, inkar ettiğin haberler bir şekilde duyuldu ve konuşuluyor, hemen konuyu büyük resime, olayı dış güçlere, kişiyi terör örgütlerine bağla. Pantolon alamadığı için intihar eden adamın haberini yapan adamı gözaltına al, Rize'de "Kesilen asırlık çınar" haberini yapan gazeteciyi ifadeye çağır.
Adım 2.2.3-Pazarlık: “Harun olmaya gediler, Karun oldular, İsrail’in trenine vagon oldular”, “altı ayda haşadını çıkarırım, Telekom’un hesabını sormazsam namerdim”, “Bizans dahi duruşuyla bugün birçok AKP'liden daha millîdir” gibi sözleri sarf etseler de insanlarla pazarlık yap. Bir de baktın saflarına katılmışlar...
Adım 2.2.4-Depresyon: Çok fena, buraya hiç girme, ne yap sen biliyon mu, hemen Adım 5’e...
Adım 2.2.5-Kabullenme: Bu adım şeklen var da, bir önceki adım şartsız şurtsuz doğrudan Adım 5’e yönlendirdiği için mantıken ve fiilen buraya hiç uğramayacaksın. İstediğin adıma git, burada kalma da...
Adım 3: Reis bir önce söylediğinin tam tersini söyler ya da yaparsa şaşırma. Misal, ekonomik krizin rahiple hiç ilgisi olmadığını söyleyebilir. Bak, bir cümlede iki dönüş: birincisi ekonomik krizin kabulü, ikincisi bunun sebebinin rahip olmadığı. ABD’nin üst akıl olduğu, en büyük terör destekçisi olduğu ilan edilmişken, ekonomi yönetiminin denetimi ve danışmanlığı ABD’lilere teslim edilebilir. Ayaklar altına alınan milliyetçilik baş üstüne, yükselmeyecek denilen dolar beş üstüne çıkabilir. Dur, kafan karışmasın hemen Adım 2.1.1’e git.
Adım 4: Tebaadan olup Adım 1’e uymayan, ya da Adım 2.1’deki en yeni tarihli açıklamayı almayanları linç et.
Adım 5: Reisin en doğrusunu bildiğini idrak et, kendisine minnettar ol.

Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/akgoritma_474427

ODTÜ Mescid Tartışması

ODTÜ Mescit Tartışması

Her üniversitenin kendine has bir kültürü vardır. Kampüse girdiğiniz anda havası burnunuza çarpar.
ÖSYM tam olarak nasıl ayarlıyor bilmiyorum, ama sanki her bir üniversitenin iklimine uygun öğrencileri seçip oralara yerleştiriyor gibi. Kampüsten içeriye adımını atar atmaz, bakıyorsun ki saç boyu hemen ortama uyum sağlayıp uzuyor, kulakta küpe peyda oluyor, giyim-kuşam hakeza… Hele yabancı dilde eğitim yapılıyorsa, kampüs içerisinde sadece oradakilerin anlayacağı bir dil oluşmuştur. Eğitim alınan dilden öğrenilen bazı kelimelerin, Türkçe cümleler içerisinde kendine yer bulmaya çalışırken diğer ögelerle ağız dalaşına girdikleri görülürken, bazıları da kırk yıllık ahbap gibi davranır.

ODTÜ’de eğitim dili İngilizce olunca, öğrencilerin kendi aralarında konuştuğu dil de İngilizce’den nasipleniyor haliyle. Meselâ ders ekleme-silme haftasında danışman hocası ile görüşmesi gerektiğini ifade etmek isteyen bir ODTÜ’lüyü “add drop haftasında advisor’ımla bir meeting set etmeliyim” derken duyabilirsiniz.
Ya da sınav sırasında formül çizelgesi kullanılıp kullanılamayacağını şu şekilde sorar: “formula sheet kullanmak serbest mi?”
“Fluid Dynamics dersinde curve var mı?” (Akışkanlar Dinamiği dersinde çan eğrisi metodunun uygulanıp uygulanmadığını soruyor.)
“Strict catalog abi…” (‘bellli ve sabit bir geçme notu var’ diyor)

ODTÜ’de okuyanlara yukarıdaki diyalog çok tanıdık gelmiştir. Orada okuyan ya da oradan mezun bir tanıdığı olanlar da sorup teyit edebilir. ODTÜ’de okuyan yakın arkadaşlarım oldu. Yanlış anlaşılmasın, bahsedilen durum ODTÜ’ye özel değil, hatta nerdeyse Türkçe eğitim verilen okullarda da aynı şekilde. ODTÜ örneğini vermemin sebebi, geçtiğimiz günlerde ODTÜ’de malûm mescid tartışması yaşanması.
Mescid sayısı yeterli mi yetersiz mi, mescit isteği siyasî mi değil mi tartışmalarına girmeksizin, öncelikle şunları söylemek isterim: 
  • Ülkemizde din ve vicdan hürriyeti vardır ve anayasal haklarla teminat altına alınmıştır.
  • Peşin yargılara dayalı niyet okumaları yapmak yanlıştır.
  • Mescitlerin yeterli olup olmadığının tesbiti için, kavga etmek haricinde uygulanabilecek farklı bilimsel yöntemler vardır.
Bırakın ODTÜ’yü veya başka bir üniversiteyi, yurdumuzun herhangi bir camisinde bile teravih, Cuma veya Bayram namazı gibi cemaatle kılınan namazlarda yaşanabilecek muhtemel sorunlara, ODTÜ’lü kardeşlerimizin nasıl yaklaşabileceğini hayal etmeye çalıştım. Tabiî ki hayalimdeki kişiler kendi dilleri ile sorunları tanımlayıp, analitik ve pratik zekâları ile onlara bilimsel çözümler ve alternatifler üretmeye çalışacaktır.

Yer: ODTÜ’de bir cami (herhangi dememe gerek yok, zaten bir cami var)
Zaman: Cuma günüdür, ezan okunmuştur, ilk sünnetler kılınmaktadır, yer yer ilk sünneti bitirenler olmuştur. İç ezan okundu okunacaktır.
Durum: Dışarıda yağmur yağmaktadır. İçerideki kişilerin yerleşimi “optimize” edilmemiş olmakla birlikte içerisi dolu görünmektedir. İçeri girmeyi bekleyen çok sayıda kişi dışarıda homurdanmaya başlamıştır.

Dersi Bitmediği İçin Çıkamayan ODTÜ’lü1, camide olduğunu bildiği ODTÜ’lü2’yi cepten arayıp ezanın okunup okunmadığını sorar, camide olduğu için kısık sesle cevap veren ODTÜ’lü2: “İnternal ezan okunuyor şimdi…”

Organizatör Tarafı Gelişkin Bir Kişi: “Arkadaşlar, dışarda kalan arkadaşlarımız var, lütfen herkes bir adım ilerlese de onlar da içeriye girebilse…”
İçerideki Biri: “Hocam herkes bir adım ilerlediğinde totalde bir adımlık yer açılmış olur. Bir adımlık boşluk da dışardakileri içeri almak için yeterli olmaz.”
İçerideki Başka Biri: “Şöyle yapalım, n bir tamsayı olmak ve değeri 1’den başlamak üzere, her bir saffın sıra numarasını belirtsin. Herkes ‘n’ adet adım atıp ilerlesin.”
Kapıda Bekleyen Organizatör Tarafı Gelişkin Kişi: “Hocam algoritman çok recursive oldu. Biraz daha iteratif anlatsak… Arkadaşlar itmeyelim lütfen, sizin için yer açmaya çalışıyoruz burada!”
İçeride Adım Atma Formülasyonunu Yapan İlk Kişi: “Herkes dahil olduğu saffın sıra numarasının skaler büyüklüğü kadar adım atsın diyorum, oldu mu hocam?”
Kapıdaki: “Uygundur. Ancak safların sıra numaralarının önceden belirlenip duvarlara yazılmış olması gerekiyordu bunun için… Şu an geç”
Başka Biri: “Hocam aslında lazer pointerler ile saf çizgilerinin projeksiyonunu yapsak halıya… Herkes çizgi üzerinde durur, kimse bir şey hesaplamak zorunda kalmaz.”
Daha Başka Biri: “Lazer çizgi aralıkları dinamik olmalı. Cami içine sığması gereken adam sayısına göre aralıkları daraltabilmeli sistem…”
3.Dereceden Başka Biri: “Kaç kişilik yer açılması gerektiğini nasıl bilecek peki?”
Başka Biri: “Baz istasyonları koyalım camiye, baz istasyonlarından sinyal alan telefon sayısı kadar kişi için yer ayarı yapılabilir.”
3. Dereceden Başka Biri: “Efektif değil, namaz kılmayacakların telefonlarının sinyal almasını engellememiz lâzım bu durumda. Bence bir mobil app yapalım, namaz kılacaklar check-in yapsın, sayıyı öyle bulalım.”
4. Dereceden Başka Biri: “Mobil app’e gerek yok, web sitesi yapalım her platformdan girilir.”
5. Dereceden Başka Biri: “Hocam best case ile worst case için iki durumlu bir sistem girsek yeter, ara değerlere gerek yok.”

Artık kamet getirilmiştir ve namaza durulmak üzeredir.
İmam son advise’ını yapar: “Safları sık ve düzgün tutalım, Allah’ın rahmeti üzerinize olsun.”
Hazırlıkta Okuyan Muzip ODTÜ’lü yanındaki Hazırlıkta Okuyan ve Hiç de Saf Olmayan ODTÜ’lüyü düzgün tutmaya çalışır ve sıkar: “Niçin tuttuğumu anladın mı?”
Hazırlıkta Okuyan ve Hiç de Saf Olmayan ODTÜ’lü: “Evet abi, yanlış adamı tuttun”
ODTÜ Camii İmamı: “Yanlış anlaşılmalara mahal vermemek için sizin anlayacağınız şekilde söylüyorum: line’ları lineer ve sık tutalım”
Arka Safların Birindeki Bir ODTÜ’lü: “Hocam line eliptik oldu, biraz yanaşırsak, hah şimdi daha lineer…”
Allahuekber!

Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/odtu-mescid-tartismasi_378441

Tarih: 8 Ocak 2016

Öne Çıkan Yayın

Şair Tüikî

Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: