Bu Blogda Ara

Arşiv

TÜİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
TÜİK etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

Şair Tüikî


Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün kesimleri tarafından takip ediliyor.

“Efendim, şiirleriniz neden bu kadar merakla bekleniyor?”

-Tarzım genelde pastoraldir. Ekmek bulamadığını söyleyen herkese şiirlerimi tavsiye ediyorum. Menfi duygular hiç olmaz eserlerimde, hep güzel şeylerden bahsederim. Şu şiire bir bakın mesela: “Memleket isterim ne başta işsizlik derdi ne tüketicide güven sıkıntısı olsun. Memleket isterim ne kira artışı, ne fiyat farkı olsun. Kiralar 5000 lira, doktor muayenesi 34 lira olsun, olursa şikâyet, ölümden olsun...”

“Sizin göreviniz insanlara ayna tutmak, toplumsal gerçekleri olduğu gibi ifade etmek değil mi? Halbuki çoğu insan pembe tablolar çizdiğinizi ve gerçekleri çarpıttığınızı düşünüyor. Nerede 5000 liralık kira, hangi doktor 34 liraya muayene ediyor?”

-Ben buna mecburum, siz bilemezsiniz. Bana verilen oranı mıh gibi sabit tutuyorum... Hem, iyiyi ve güzeli temenni etmek suç mu?

“Size güvenenler gün geçtikçe azalıyor. Aşık Enagî daha çok tutuluyor bu anlamda.”

-Diyelim, zam %35, Enagî’nin yarısı eder. “Aruz-talep” vezniyle yazdığı için uzun oluyor onun şiirleri. Fark buradan geliyor. Şöyle bir örnek vereyim: Bir mahkûm düşünün, kendisine bir zar verilmiş ve atması isteniyor. Zar 3 gelirse hayatı kurtulacak, 3 harici bir rakam gelirse de idam edilecek. Enagî Efendi’ye sorsanız, mahkûmun kurtulma şansı için “altıda bir” der. Ben de diyorum ki, bu mahkûm için iki ihtimal var; ya 3 gelir, ya da gelmez. Öyleyse ihtimal ikide birdir. Bakın Enagî 6 derken ben 2 diyorum. Benim üç katım çıkardı. Haydi bunu mahkûma da soralım, başka ihtimaller onu ilgilendiriyor mu? Yine şair damarımla söyleyeyim: “Ne rakamlar sevdim sevdim, zaten yoktular, böyle bir istatistik görülmemiştir...”

Ay başı geldiğinde rakamlar açıklanır: İşsizlik, büyüme, enflasyon… Ekonomi hakkında verirler fikir… Kaynaklar çift; birinden nur akar, birinden kir! Nakit akışında düğümlenmiş varidat, şu çıkan büyüme oranına bak, şu düşen enflasyona inat…

Bir enflasyon rakamı duyduğunda vatandaş “Bu rakam kimin?” diye merak ediyor.

Bu rakam, zamların kara bağrında, sıradağlar gibi duran orta direklerindir… Buradan vatandaşa sesleniyorum: “Alım gücün on par’etmez, bu bendeki enflasyon rakamı olmasa”

“Vatandaş maaşına zam alırken sizin verileriniz ölçüsünde hesap yapılıyor, pazara markete, okula hastaneye, kısacası çarşıya adımını atar atmaz başka oranlarda zamlanmış fiyatlar görüyor. Kiralar, vergiler, harçlar ve cazalar başka rakamlarla çarpılarak güncelleniyor. ‘Uzun ince bir yoldayım, gidiyorum gündüz gece. Bilmiyorum ne haldeyim, sürünüyorum gündüz gece…’ diyor, kısaca.

-İlahi, sizi duyan da hiç dışarı çıkmadığımı zannedecek. Ben de sokaktayım. Kimsesiz bir sokak ortasında. Yürüyorum, vitrinlere bakmadan yürüyorum. Hesaplamalarımın karanlığa saplanan noktasında, sanki beni bekleyen bir hayal görüyorum. Ne zamları göreyim ne de çok ortalarda görüneyim. “Veri”min soğuk karanlıkları bana… Enflasyona, Necip Fazıl gibi hitap ederek bitireyim:

“Ne hasta bekler sabahı,

Ne taze ölüyü mezar.

Ne de şeytan, bir günahı,

Seni beklediğim kadar.

 

Geçti istemem gelmeni,

Yokluğunda buldum seni;

Bırak vehmimde gölgeni

Gelme, artık neye yarar?”

Link: 

Ölü O Zamlar Derneği

Ölü O Zamlar Derneği
İbrahim Özdabak Karikatürü


Sabırsızlıkla beklenen o an geldi sonunda, 2023’e vasıl olduk hamdolsun... Doğalgaz, petrol, yumiyum, jelibon, zamzam ve bilumum yeraltı-yer üstü zenginlik rezervlerimizi rahatlıkla çıkarabileceğiz artık. “Ölü O Zamlar Derneği” isminde gizli bir derneğimiz var, bugüne kadar hep gizli tutuldu ama atılım yılımız olan 2023 ile birlikte ortaya çıkmasının zamanı geldi.

Derneğin felsefesi, latincesi “carpe di-zam” olan ve  dilimize “zammı yakala!” şeklinde çevirebileceğimiz sloganında özetlenmiştir. Bugüne kadar gizli anlaşmalar sebebiyle çıkaramadığımız ve dünya rezervlerinin % 78.9’luk kısmına tekabül eden zamzam suyumuz var. Zamzam suyu ne işe yarar derseniz, zamzamla yıkanan fiyatlar üretici fiyat endeksinden etkilenmiyor. Üretim maliyeti ne kadar artarsa artsın, tüketici tarafına fiyat artışı çok cüz’i bir şekilde yansıyor.

Köprü, otoyol, tünel gibi yakın arkadaşlarımıza para kazandıran yapılarda geçiş ücretleri zamlandı diye haber yapan utanmazlar var! Zamzamla yıkadığımız bir köprüden örnek verelim; geçiş ücreti 974 oldu ama köprüden geçen vatandaş sadece 184 lira verecek. Farkı olan 790 lirayı hepinizden topladığımız vergilerle ödeyeceğiz.

“Enflasyonda bunda şundadır, şunda bunda ondadır mavi tüvik kimdeyse, artış oranım ondadır” metoduyla ölçtüğümüz enflasyon % 64 çıktı. O kadar sevindik ki azaldığına... Yahu, yapısal hiçbir değişiklik, iktisadi hiçbir tedbir almadığımız halde, kendi kendine böyle düştü. Demek bir de uğraşsak, kimbilir ne kadar düşecekti!

Memur ve emeklilere verdiğimiz maaş zammı ise % 30 oldu. Hamdolsun, çalışanlarımızın alım gücünü yükselttik, enflasyonun altında ezilmelerine engel olduk. Onu da beğenmeyenler oldu. Bir fıkra var; öğrencinin biri, babasından 10 bin lira istediğini söyler. Babasının cevabı “Ne, 10 bin lira mı? Ne yapacaksın 5 bin liraya? 2 bin lira neyine yetmiyor? Neyse, bin lira gönderiyorum...” şeklinde olur. Çocuk telefonu kapattıktan sonra kendi kendine güler, “ihtiyacım 500 liraydı, iyi ki bin lira gönderttim” diye sevinir. Hissedileni % 200, ÜFE’si % 100, tüvikçesi % 64 olan enflasyon karşısında verdiğimiz % 30’un da fazla olduğunu biliyoruz ama ne yapacaksınız, gönlümüz zengin bir kere. Başımızın sadakası, gözümüzün ışıltısı olsun. Asgari ücretliye de, memura da, emekliye de ne verilse haklarıdır. Dar gelirliye, fakir fukaraya vermek bereket getirir.

Bu arada, yanlış anlaşılmasın, memurumuza ve emklimize fakir fukara demedik. Onların içinde işini bilmeyip fakir fukara kalanları olabilir. 4-5 farklı yerden maaş alan, aylık kazancı 500 bin liralara dayanan memurlarımız da var, onları neden görmüyorsunuz? İşini bilen, kendini geliştiren kazanır, bu kadar net.

Efendim, 2002 yılında 100 liraya 130 Gürcistan Larisi alınabiliyorken, bugün 100 lira sadece 15 lari ediyormuş diye şikayet etti bazı dostlar. Ben çok sevindim, daha az lari vererek aynı 100 lirayı alabiliyor artık vatandaşımız. Larisi yok mu vatandaşın? Niye olsun ki, Türkiye’de yaşıyoruz sonuçta.

Geçenlerde, araç ÖTV’lerini indirin diye bir talep geldi. Yahu, araç alabilecek durumda mısın, yok! Vergisi düşse alabilecek misn, hayır! Gel de Nevzat Tandoğan’ı anma: “Ulan öküz Anadolulu, sizin arabayla ÖTV ile ne işiniz var? Bu memlekete makam arabası gerekirse onu da biz alırız!”

Ölü O Zamlar Derneği olarak, marketlerin kulağını çektik, bir ay kadar zam yapmayacaklar. Günün tadını çıkarın, haydi herkese “carpe di-zam!”

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/olu-o-zamlar-dernegi_575938

Dezenflasyon

Dezenflasyon
İbrahim Özdabak Karikatürü

Farkında mısınız, dezenformasyon yasası çıkalıberi, milleti “dezenforme” etmek zorlaştı... Etmeye kalkanlar haftalık bültenle ifşa ediliyor.

Üstelik, yasa daha yürürlüğe bile girmedi, 2023’te ezber bozan gizli maddelerle birlikte resmen işlemeye başlayacak. Etkisi şimdiden hissedilmeye başladı: Artık öyle aklına gelen şeyi söylemek yok! “Ekmek aptal milletlerin temel yiyeceğidir” diyen Cihan Kolivar ibret-i alem için “paketlendi” meselâ. Ne demişler, “paketten büyük kutu var, kutudan büyük koli var”. Tutuklanma sebebi olarak kayıtlara düşen ekmekle ilgili olan sözü değil, Cumhurbaşkanına hakaret etmiş diyorlar ama olsun, tutuklama gelmiş Cihan’e, Cumhurbaşkanı bahane, ekonomi ise şahane...

Ekonomi demişken, enflasyonla ilgili çok güzel müjdeler var, kendisi ile konuştuk düşürüyoruz inşallah. Aralık itibarıyla dezenflasyona geçeceğiz, artış hızını azaltıyoruz. “Baz etkisi sebebiyle zaten düşecekti, siz ne yaptınız ki?” diye soran hainlere aldırmayın. Ekonomi, gözlerdeki ışıltı kadar kimyadır aynı zamanda. Kimyada asit-baz meselesi vardır. Şimdiye kadar asit özellikli enflasyon biraz can yakmadı değil ama hemen baz etkisine geçeceğiz. Bazlama, aptal canavarların temel besinidir. Enflasyon canavarını bazlamaya alıştırdık mı, hemen uysallaşır.

Baz etkisi tamam ama onun yanında başka şeyler de düşünüyoruz. Ekonomiyi toparlayacak tedbirler konusunda hiçbir fırsatı kaçırmıyor her şeyi değerlendiriyoruz. Sürpriz yapacaktık aslında ama, neyse hadi söyleyeyim: Geçenlerde, Madrid yerine yanlışlıkla Mardin’e gönderilmiş Rus turistlerin haberi vardı. Arkadaşlarla hemen hesapladık, günde böyle üç beş iş yapılsa, ülkece paraya para demeyiz. Mardin ile sınırlı olmak zorunda değil tabii bu kampanya; Almanya-Alanya, İtalya-Antalya, Marsilya-Mersin, New Hampshire-Nevşehir, Kenya-Konya, Napoli-Nazilli gibi benzerlikler kullanılsa fena mı olur? Gelen her turist 10 euro, 20 dolar harcasa...

Yanlış anlamayın kardeşlerim, dolandırıcı değiliz, insanları buralara zorla getirmeye niyetimiz yok. Dilenci de değiliz, kimseye el açmıyoruz. Bir şekilde ülkemize gelmiş bulunan insanlardan nasıl faydalanabiliriz, onun yollarını arıyoruz, o kadar. Ticaretimize bakacağız. Pirinç almaya Dimyat’a gidecekken yanlışlıkla Midyat’a gelen insanlar da olabilir, “pirincimiz yok ama bulgurumuz meşhur” deyip onları da boş göndermeyiz meselâ...

Neticede, bütün bunları ve daha fazlasını enflasyonu düşürmek için yapacağız. Özellikle sene sonu enflasyonu önemli, memur maaşlarını ona göre artıracağız çünkü. Enflasyon yüksek çıksa ve maaş zamlarını bol bol dağıtsak ne olur biliyor musunuz? Ev sahibi, bakkal, kasap, manav... Zammı duyan herkes sattığı malların fiyatlarını yükseltecek, al sana daha büyük enflasyon! Kan davası gibi devam eden bu silsileyi bir yerde kırmak gerekir.

Son olarak, bir uyarıda bulunmak istiyorum: Özellikle dezenflasyon sürecinin başladığı şu günlerde, kendini, ekonominin askeri, polisi veya savcısı diye tanıtıp, enflasyon hususunda dezenformasyon üreten kişilere lütfen itibar etmeyiniz. Bunlar “EN-AĞ”ır enflasyonu gösterip halk arasında dehşet ve panik yaşanmasına sebep oluyorlar. Böyle orto-toksik düşünceler yayan organizmalara karşı kimyasal bir “dezENfAGtan” kullanıp, onlara mikro-biyolojik bir kopuş yaşatalım. Bu arada, dezenfektanları “Ticaret’ine Bakan” arkadaştan alırsanız iyi olur, yabancıya gitmesin. Resmi istatistik üreten kuruma da saygı gösterelim, dedeye sahip çıkalım...

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dezenflasyon_573018

Kombi’ne Zam

 

Kombi'ne Zam
Mikail Çiftçi Karikatürü kaynak:https://twitter.com/mikailciftci63/status/1047167061225558016/photo/1

Fevkaladenin fevkınde zamanlardan geçiyoruz. Fesübhanallah, her şeyimiz “günlük” gülistanlık. En azından bugünlük öyle. Yarına Allah Kerim...

Ekonomik büyüme rakamları açıklandı, yine büyümüşüz maşallah. Bundan 10 sene kadar önce, 12500 dolar olarak ölçtüğümüz, kişi başına düşen ama kafamızı yarmayan milli gelirimiz, her yılın her çeyreğinde büyüye büyüye 9500 dolara yükseldi, hamdolsun. Sayının küçüldüğüne bakmayın, dış güçler doları yükselttiği için, artık daha az parayla daha çok şey alabiliyoruz.

İnanmıyorsanız, gidin Bulgaristan ve Gürcistan gibi komşularımıza sorun. Çok acayip ucuz bir ülke olduk. Öyle böyle değil, komşu devletlerden insanlar ülkemize gelip gelip alışveriş yapıyorlar. Turistin biri, bir sterlin’e Türkiye’de bir süpermarkette alabildiği ürünlerin videosunu çekip internete yükledi, tam 10 milyon kişi videoyu izlemiş. Bin bereket, günde böyle üç video çekilse, izleyenlerin yüzde biri turist olarak gelse...

İşsiz insan sayımız gün geçtikçe artıyor ama işsizlik durmadan azalıyor, çok şükür... Hababam Sınıfı filmindeki Şaban (Kemal Sunal) sesiyle okuyun: “İşsizlik yooooook, iş beğenmemek var... Bugünlerde, bugünlerde iyi ki TÜİK var!”

Faizi durmadan indiriyoruz ama faizle iş yapan bankalar kârlarını 6 katına çıkardı. Faizsiz de kazanılabiliyormuş demek ki... Hepsi akıllanacak yakında, hepsi...

Hayat pahalılığı var diyorlar ama fiyatlara yapılan zamlar, açıklanan enflasyonun üzerinde olduğu için canımızı yakıyor. Halbuki, herkes belirlenen enflasyon kadar zam yapsa sıkıntı olmayacak. Doğalgaza, elektriğe biz nasıl zam yapıyoruz? Enflasyonun dörtte biri kadarcık... Onu bile çok görüyorlar, “bu kış zor geçecek” diyorlar. Gerçi, kombileri etkileyen bu zamlar, üretim zincirindeki maliyetleri çarpan etkisiyle büyütüyor, buna “kombi’ne zam” denir. Kim ne derse desin, kombiler sönmeyecek, sayaçlar susmayacak ve faturalar inmeyecek! Yapamayacaklar, bize boyun eğdiremeyecekler, diz çöktüremeyecekler! Böyle biline...

Şu da var tabii, kombilerimiz de bizim sözümüzü dinleyecek, “kombi-iznillah” dediğimizde derlenip toparlanacak. “Kombi, nasıl yanıyon?” diye sorduğumuzda hemen “kombi-nasyon” hesaplarını ortaya dökecek. Kombilerin böyle usulca laf dinleyip dinlemeyeceğinden emin olamayanlara mikser olayını hatırlatmak isterim:

Geçtiğimiz günlerde, Kütahya’daki bir temel atma töreninde, iki tane tahta kalasla çevrilmiş görünen toprak zemine beton dökmeye başlayan mikser, elini korkak alıştırdığı için olsa gerek, azıcık bir şey döküp duruverdi. Nasıl bir temelse artık, zemin bir temelein gerektirdiği kadar kazılmış değildi, demir yoktu ortada ve beton öylece toprağın üstüne dökülmüştü. Birden, “Mikser, çok çabuk bitti betonun ya! Mikser, devam et devam! Devam devam devam... Bizim betonlar bu kadar kısa zamanda tükenmez!” hitabına mazhar olunca mikser, alkışlar eşliğinde coşmaya başladı.

Duasız, ayetsiz iş yapmıyoruz. Güvenlik güçlerimiz Ayetel-Kürsî okuyarak işlerine başlarlar. Hakim ve savcılarımız, adaletin ruhuna bir Fatiha göndermeden işe koyulmazlar. Ekonomi ordusu, mesaisini bitirmeden hemen önce, ülke ekonomisi için, er-gonomi niyetine kıyama durur, kıyamdayken Sübhaneke duasını “..ve cella senaüke...” kısmı ile okumaya dikkat eder.

Siz de, ülkedeki adalet, eğitim, sağlık, ekonomi, diplomasi ve hoşgörü için Fatiha okumayı unutmayın lütfen..

Link: 

TÜİKiye Cumhuriyeti

 

TÜİKiye Cumhuriyeti
Umut Sarıkaya Karikatürü

Paramızın değerinin mum gibi eridiği, zamların sağanak sağanak yağdığı şu günlerde, para ile ilgili bütün işler bakanlığına getirilen Nureddin Nebati’nin ekonomik gidişat ile ilgili beyanları dikkat çekiyor.

“Bitersek hep beraber biteceğiz. Kazanırsak hep beraber” dedi meselâ... Modeli tutmazsa üzülecekmiş. Akabinde, “Sen maaş alıyorsun. En fazla neyini kaybedersin? Enflasyonun altında ezilirsin. Ama ben bütün varlığımı kaybederim bu iş düzelmezse eğer. 1000 çalışanımız var. 1000 kişiyle beraber bütün varlığımı kaybederim” şeklinde devam etti. 

Topladığı iş adamlarından yüzer milyon dolar bozdurmalarını istediği söyleniyor. En çok ihtiyaç duyulan şeyin güven olduğunu kendisi söylemişti. “Merkez Bankasının 128 milyar doları yakmasına rağmen düşüremediği dövizde iş, bizim 100 milyonlarımıza kaldıysa yanmışız” diye düşünmez mi bu iş adamları?

Uçma, şahlanma edebiyatları yapılıyordu, ne ara sıra batmaya geldi, anlayamadık. Milyonlarca insanın elinde bugünlerde kuşa dönmüş bir maaştan fazla bir şey olmadığını da ikrar etmiş oldu. O maaş da maazallah elden giderse, maamafih, maaile sefalet çekilecek maalesef. 

Yeni açıklanan asgarî ücretin alım gücü ile ilgili konuşurken de Avrupa’daki bazı ülkelerin asgarî ücreti ve o ülkelerdeki kiralardan bahsetmiş. Avrupa’nın bazı yerlerinde kiralar asgarî ücretten fazlaymış. Bu verinin kaynağını bilmiyoruz, doğru kabul etsek bile, o ülkelerde kaç kişi acaba asgarî ücret alıyor, bir de onu söyleseydi. Ülkemizde şehir merkezlerinde ortalama kira 1261 lira imiş. 1200 değil, 1300 hiç değil!

Herkes, o şehirlerin nerede olduğunu merak etti haliyle. Ben size söyleyeyim: TÜİKİye Cumhuriyetinde. Tüikiye’de yıllık enflasyon % 21’dir. İşsizlik durmadan azalmakta, büyüme de son sür’at devam etmektedir. 

Ekonominin başına bebe tekstili işi yapan biri getirilmiş, yardımclığını yapmak üzere çorapçı biri tahsis edilmiştir. Adı Cafer olan bir bez üreticisinin de kadroya dahil edilmesi an meselesidir. Bir kaç esnaf daha gelirse adı “Hazin AVM-i Aliye Bakanlığı” olan bir AVM kurabileceklerdir. 

“Nas var” diyerek politika faizini % 14’e çeken Tüikiye’de “Hazin AVM” % 22 faiz ile borçlanmaktadır. Vatandaşların kullandığı kredilerin faizinin yükselmesinde aynı nassın neden kullanılmadığı ayrı bir muamma. Faize karşı olan tamamen kaldırır, bunlar faizi düşürüp herkesi faiz kullanmaya dâvet eder. 

Asgarî ücretin döviz alım gücü ile kıyaslanması yöneticilerin gücüne gitmektedir. Yandaşlarına, ülkenin gelecek 25-30 yılını ipotek ederek verdiği ihalelerde hesaplamalar hep dövizledir halbuki. Ülke risk primi yükseldiği için dışarıdan kimse borç para vermez, içeridekiler de dövizle ve yüksek faizle borç verir. Tüikiye Lirası (TüL) Afganistan afganisinden tutun, Azerbaycan Manat’ına, Mısır lirasından Papua Yeni Gine kinasına kadar bütün para birimleri karşısında hızla değer kaybetmektedir. TüL ve kina dedik, akla kına gecesi geldi. Kına gecesinde şu türkü okunur : 

“Kina’yı getir aney,

Paranı yatır aney

Cüzdanda TüL misafirdir

Yastık altında yatırma aney”

Tüikiye’de hiçbir şeyin sorumlusu resmî sorumlular değildir. İşsizlik yoktur, iş beğenmeyen gençler vardır. Var olan işsizlik de iş adamlarının suçudur, yatırım yapmayıp istihdamı azalttıkları için. Zamları esnaf yapar, stokçular yüzünden piyasada mal bulunmaz, doları dış güçler yükseltir. Ekonomik sıkıntı olduğu kabul edilir, fakat bu sıkıntı ekonomi yönetimiyle ilgili değildir. Sokakta, geçinemediğini söyleyen biri olursa, “çıkar telefonunu” diyen dayılar Tüiktidarın imdadına yetişir. 

1989 yapımlı Uçurtmayı Vurmasınlar adlı filmde, sabah kalktığında altını ıslatan minik Barış’a annesi “yine mi altına yaptın?” diye kızınca, iç çamaşırının üstündeki mickey fareyi göstererek “ben yapmadım, mickey yaptı” der. Tüikiye ekonomisinde de suç varsa, “ekonomickey fare”nindir. Yalnız dikkat etmek gerekir, hiçbir sorumluluğu üzerine almayan iktidara gençler, her an “çıkar teflonunu Tüiktidar, üzerine hiçbir şey yapışmıyor!” diyebilir. 

***

Son olarak, ekonomik modeli tutmazsa ne olacağını soran gazeteciye bakan Nebati şöyle demiş: “Üzülürüm. Çünkü ya kahramanı olacağım çocuklarımın. Ya da boynu bükük bir şekilde eve döneceğim ve onların da boynunu bükmüş olacağım.”

Herkesten rica ediyorum; uçurtmayı vurmasınlar, bakan beyi üzmesinler...

Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/tuikiye-cumhuriyeti_555170

Kur’ona Virüsü

 

Kur’ona Virüsü
Kur’ona Virüsü

Aşağı “tüikürse” millet, yukarı “tüikürse” ekonominin reisi ile başını derde sokacak olan kurum, Kasım ayı enflasyonunu %3.5 olarak açıklamış. Yıllık enflasyon da %21.31 çıkmış.

İğneden ipliğe, altından çöplüğe kadar her şeye her gün zam gelmesine rağmen açıklanan 3.5 rakamı insanlara inandırıcı gelmedi tabi. Araba fiyatlarındaki artış ortalama %6.4, kiralarda ise %1.5 olmuş derseniz, millet çarşı pazarda karşılaştığı fiyatları bildiği için kendi enflasyonunu hesaplar. Çeyrek altın 1200 liranın üzerine çıkmış. Vatandaş parasını dolara koysa dolmuyor, parası avroyu almıyor. Dev-kur’a yatırım yapmak, Bağ-kur’a ödenen primlerin ileride getireceği maaşlardan daha çok kazanç getirir olmuş. Ha, şu da var, simit de 3.5 lira olmuş, enflasyon ile kardeş kardeş takılıyorlar diyebilirsiniz. Ne de olsa faiz sebep, enflasyon son’üç buçuk...

Ülkenin, ekonomi gibi matemat(ü)ik kitabını da yazan AKP’ye bakılırsa, “67-20=30” ve “0+(7x0)=7” gibi hükümleri ihtiva eden bir kanun her an çıkabilir. (Eski başbakanlarımızdan Binali Yıldırım “Amerika’da sıfırdan yüzde 7’ye çıkmış enflasyon. Bu ne demektir, 7 kat artış. Bizde 10'lardan 20’ye çıkmış 2 kat artış” diyerek ortadoğuda “kat”ların yeniden dağıtıldığını ifade etmişti)

Hissedilen Enflasyon Kaç?

Enflasyon Araştırma Grubu (ENAG), Türkiye enflasyonunu yıllık %58 civarlarında ölçtüğünü açıkladı. Acaba neden bu kadar yüksek? Üretim için gerekli enerji, hammadde ve aramal konusunda dışarıya bağımlı, ithal etmeden üretemeyen ülkemizde paramızın değerini kim “yiyi”, dolar yiyi... Dolar “yidikçe” enflasyon “artiy”. Buna “yiyi-dolar” etkisi diyebiliriz. Yiğidolar memleketi olan Sivas plaka numarası olan 58 ile ENAG’ın bulduğu oran arasındaki uyum dikkatinizi çekti, değil mi? Bir büyük resmi daha gördük, hamdolsun!

Plaka demişken aklıma geldi: Liramız araba olsa muhtemelen “liraba” adını alırdı. Dolar karşısında liraba, Aydın(09) civarlarını çok hızlı geçti (“kısa kes, Aydın havası olsun” sözünden etkilenmiş olabilir). Balıkesir (10) dolaylarında kısa bir mola verdikten sonra hızla Bilecik (11) yolunu tuttu. Adamlar yol yaptı tabi, duble haneli yollarda seyrediyor artık. Çift hanelerde ne kadar kalacağını nerden “bileciik”? Bitlis(13) sınırlarını da geçen liraba, bugünlerde “bizden selam olsun Bolu(14) beyine” diye türkü tutturmuş.

Hal böyleyken, ekonomide yeni bir şey denediğini, TL’nin değer kaybını bilerek yaptığını ve yüksek kur ile ihracat atağına kalkacağını söyleyenler yerli ve milli oluyormuş. “Paramız neden değer kaybediyor ve durmadan fakirleşiyoruz? Ölçüsüzce artan kur hepimizi yakacak” diyenler de, nasıl oluyorsa “mandacı ekonomistler” olarak kabul ediliyormuş. Manda ve ekonomist deyince aklıma, saçlarını manda yalamış gibi duran bir ekonomist geliyor ama onun kastedildiğini sanmıyorum.

Kur yangınının ateşini söndürmek için, net rezervleri ekside olan Merkez Bankası, bir kaç defa piyasaya müdahale etti. E, hani yüksek kur rekabetçi olacaktı, ihracatımız için daha iyiydi, nerden çıktı bu müdahale? Dövizi nereden buldu diye sormayın, Karar gazetesi ekonomi yazarı İbrahim Kahveci “piyasada dövizleri Merkez Bankası topluyor, ihtiyacı karşılayacak döviz bırakmıyor” diyerek kuru yükseltenin dış güçler olmadığını defalarca yazdı.

Ne yapsak acaba?

Kur problemini çözmek için içler-dış güçler çarpımı yapıp eşitlesek mi? Neticede kur dediğimiz mesele, Gencebay olan bir Orhan-Orhantı konusudur ve oran-orantı problemleri, içler-dışlar çarpımı yapmak suretiyle çözülür.

TL’nin Kur’ona virüsüne yakalandığını düşünmek de mümkün. Mesela, para dolaşım sistemimizdeki anti’Kur oranını yükseltmek için 128 milyar “dövz” a$ımız olsa fena mı olurdu? Tabii, faiz-3, faiz-2 ve faiz-0 aşamalarından başarı ile geçmiş ve kullanım onayı almış bir a$ıdan bahsediyoruz. Ne bileyim, stoklarımızın tamamını temizlesek, depolarla aramıza mesafe koysak... Enfilyasyon çalışmalarına önem versek, iş alemini ucuz kredilerle paraya boğmaya çalışırken, faize karşıymışız gibi bir maske taksak...

Neyse, aklıma çok daha ucuz bir çözüm geldi: Konuşanın, dolar yükseltecek sözlerini anlayıp  sansürleyebilen bir prompter... Ne dersiniz, daha kullanışlı olmaz mı?

İbrahim Özdabak Karikatürü

 

Link:  https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kur-ona-virusu_554355

Öne Çıkan Yayın

Şair Tüikî

Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: