Kur-telaş Savaşı İbrahim Özdabak Karikatürü |
Merkez Bankası’nın Para Politikası Kurulu toplantısıyla aldığı politika faizi kararı sonrası, TL’deki değer kaybı rekor kırdı. 2021 yılı başından beri, dünyanın en çok değer kaybeden para birimi olarak zirveye yerleşti. Arjantin, Şili ve Kolombiya pesolarına bile pes dedirttik, onlar bizden daha az değer kaybetti.
Bütün para birimleri karşısında değer kaybetsek de en çok adından söz ettiren dolar. İthalatın büyük kısmı dolar ile gerçekleştiriliyor. Devlet, yap-işlet-devret modeli ile verdiği ihalelerde fiyatlamayı dolar cinsinden yapıyor. 15-20 yıl sürecek geçiş-kullanım garantisi verirken dolar üzerinden ödeme yapmayı taahhüt ediyor. Yurt-içi borçlanmalarda bile dolar kuru kullanılıyor. Mazotu, gübreyi, tohumu, ilacı dolar ile alınca, kur artarsa ülkede ekmek dahil her şeyin fiyatı otomatik olarak fırlıyor. Kur, kısa sürede bir yukarı, bir aşağı gidip geldiğinde ise kimse önünü göremez, fiyat biçemez. Pek çok şeyin satışı durur.
Ülkede yaşayan herkesi doğrudan ilgilendiren kur dalgalanmasını iktidar nasıl açıklıyor? Önce, acı reçeteden bahsettiler. Almanların kıskandığı ekonomimiz şahlanadururken, nereden çıkmıştı ki acı reçete ihtiyacı?
Sonra, ekonomide bir şey denediklerini ifade ettiler. Yahu, bütün dünyanın bildiği, denenmiş bütün yolları bitirdiler de sıra yeni şeyler denemeye mi geldi? Bu deneme ihtiyacı nereden hasıl oldu? Küçük bir yazılım bile geliştirilirken farklı aşamalarda farklı testleri (fonksiyonalite, güvenlik, performans gibi) yapılır. Küçük bir kullanıcı grubu tarafından denenir. Bütün testleri başarıyla geçen geliştirme canlı ortama alınır. Bunlar, doğrudan canlı ortama müdahale ediyorlar. Küçük bir ülke, ne bileyim derebeylik falan bulup önce orada deneselerdi keşke.
Çok geçmedi, birileri çıkıp dolardaki dalgalanmaların sebebini dış güçlere bağladı. Ezanlar susmayacak ve biz boyun eğmeyecektik. Gerekirse soğan yiyecektik, etleri iki kilo değil de yarım kilo alacaktık hatta gramla alacaktık. Domatesleri iki üç tane alsak bile yeterdi ki, mevsiminde değilsek neden domates alalımdı? Hem, zaten çok yemek sağlığa zararlı olduğu gibi sünnete de uygun değildi. Ekonomik kurtuluş savaşı veriyorduk.
Allah Allah, her günümüz bir öncekinden daha iyi giderken nasıl ekonomik savaşa girdik, saldıran kim, ne yapıyor ve neden karşı koyamıyoruz? Dış güçler bütün ihale ve borçlanmaları dolarla mı yapın diyor? Büyük ve kan emici ihalelerde tahkim olarak Londra Mahkemelerini mi gösteriyor? Söz dinlemiyor diye Merkez Bankası başkanını ve ekonomi bakanlarını dış güçler mi keyfi olarak değiştirip piyasalardaki güveni yok ediyor? Suçları bile tam söylenmeden iş adamlarını, siyasetçileri ve gazetecileri dış mihraklar mı hapislerde tutuyor? Limanlara, otellere, köfteci ve kebapçılara mafyaların çökmesi, insanların mal ve can güvenlikleri olmadan korku içinde yaşaması hangi ülkenin suçu acaba?
Acı reçete ve deneme ifadelerinden anlıyoruz ki, iktidar bir kur dalgasının geleceğini bilerek hareket ediyordu. Zira ekonomi bakan yardımcısı, “yüksek kur ve düşük faiz bizim hep istediğimiz şeydi” dedi.
Kısaca diyorlar ki, bizim birbiriyle alakasız cevaplarımız var, herbiri farklı bir kesime hitap ediyor. Hepsini aynı anda söylüyoruz, siz istediğiniz cevabı alın:
1. 1. İyileşmek için acı reçete alıyoruz. Takdir-i ilahi, biraz zorluk çekeceğiz
2. 2. Bizim hiç suçumuz yok, hep dış güçlerin saldırısı
3. 3. Merak etmeyin, ne yapıyorsak kontrollü yapıyoruz, ne yaptığımızı biliyoruz
O zaman soralım:
- Kuru sabitlemek için 128 milyar dolar neden satıldı?
- Kuru yükseltmek iyi ve programlı bir şeyse, bunca yıl bizi bundan neden mahrum bıraktınız?
- 20 yılda, faizin çok düşük olduğu yıllarda neden onu sıfırlamak için uğraşmadınız, o zaman daha kolay olmaz mıydı?
- Kuru yükseltmek dış güçlerin oyunu ise düşük seyrettiği yıllar boyunca dış güçlerin yapmanızı istediği şeyleri mi yaptınız?
- Kur gevşemesi dış güçlere boyun eğdiğimiz anlamına mı gelecek?
Görünen şu: israf, işbilmezlik ve suistimal ile kötü yönetilen bir ekonomi var. Satılabilecek şeyler satıldı, rezervler tükendi. Güven vermediğimiz yabancı sermayeyi kaçırdık ve bize borç verecek ülke bulmakta zorlanıyoruz. Kur, enflasyon, işsizlik ve borç yangınlarını seyrediyoruz ve müdahale edebileceğimiz bir araç kalmadı. Kurtuluş savaşı yok, piyasalarda “kur-telaş savaşı” var.
Fiyakamızdan da taviz vermek istemiyoruz, o yüzden “düştük ama biz zaten inecektik...”
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/kur-telas-savasi_553922
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...