Bu hafta, kıyıda köşede kalmış ve fazla rağbet görmemiş bazı
haberlerden bahsedeceğiz.
İlk haberimiz Çinlilerin uzaya fırlattığı bilinmeyen nesne
ile ilgili olacak. Sputnik’in geçtiği haber tam olarak şöyle:
“Çin’in yeniden
kullanılabilen deneysel uzay aracının, geçtiğimiz günlerde Dünya yörüngesinde
gerçekleştirdiği gizli misyon sırasında uzaya bilinmeyen bir nesne bıraktığı
ileri sürüldü.
ABD’li uzmanlar, Çin uzay aracı Dünya etrafında iki tam tur
atıp yörüngeden çıkmadan kısa süre önce bilinmeyen nesneyi fırlattığını tahmin
etti.,
Çin’in nesneyle ilgili hiçbir bilgi açıklamadığı kaydedildi.”
Önceki yıllarda duyurulan, Çin’in uzayda yerleştirmeyi
düşündüğü yapay ay projesi ile ilgili bir şey olabilir mi acaba? Fa-Ruk Na-Fiz
Çinlibel isimli bir şairleri olsa “Yağız roket kişnedi, meşin nesne fırladı”
diyerek “Wuhan Duvarları” isimli bir şiir yazardı zannedersem.
Wuhan demişken, ya Koronavirüs’le ilgili bir şeyse
fırlattıkları? “Dünyayı yeterince hasta ettik, sıra uzayda” diyerek virüslü bir
paket yollamış olamazlar mı? Belki de virüsü yok eden ilacı bulmuşlar ve “bir
Allah’ın kulu nasiplenmesin” diyerek ilaçları uzaya göndermişlerdir, kim
bilir...
Gerçi, “pandemi
grafiğin kara” nidalarıyla Çin’e yükleniyoruz ama bugünlerde onlar da cevaben
“sizinki bizden WuhAnkara!” deseler, inanın verecek cevabımız yok. Gerçekten
anlamakta zorlanıyorum, konut kredilerinde kolaylık sağladık, haftasonları
yasaklar ilan ettik, daha ne yapalım?
Ankara başta olmak üzere Anadolu’da çok
fazla bulaşma vak’ası tespit edilmiş, pek çok yerde hastanelerde yer kalmamış. Çok
şükür ki, birinci dalganın ikinci pik noktasındayız, ikinci dalgaya geçmedik
daha. Dalgalar arası geçişler için gerekli ve yeterli şartlar nedir bilmiyorum
ama süreç çok iyi yönetilmeye devam ediyor, şüpheniz olmasın. Koro ve nota gibi
korona virüsünü hatırlatan terimleri sebebiyle olsa gerek, gece yarısından
sonra müzik yayınını yasakladık, kolluk kuvvetlerimiz de kollara takılan
maskelerin peşine düşüyor. Biraz daha beton ve asfalt projeleri
geliştirebilirsek virüs meselesini halletmiş oluruz Allah’ın izniyle...
Filyasyon işlerini enflasyonu hesaplayan ekip yönetse, ölü sayısında eksili
rakamlara ulaşmamız işten bile olmazdı. Günlük skorları da “tiwittır” değil
“Tüiktir” üzerinden paylaşır, düşman çatlatırdık. Ama işte, bütün suç bizim
millette: iş-güç yok, dolaşıyorlar cafa cafe, hak getire sosyal mesafe!
KURU PASTA BİLE VERMEDİLER!
KURU PASTA BİLE VERMEDİLER!
Madem Ankara’dan bahsettik, sıradaki haber de oradan gelsin:
“Birleşik Kamu-İş Konfederasyonu’na bağlı Büro-İş Sendikası Genel Başkanı Alay
Hamzaçebi, Beştepe’deki Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda yapılan Türkiye Sigorta
Tanıtım Toplantısı’na götürülen Hazine ve Maliye Bakanlığı personeline öğle
yemeği verilmediğini söyledi.
Türkiye Sigorta Tanıtım Töreni’ne katılımın kalabalık
görünmesi için Saray’a götürülen personele gün boyu sadece su ikram edildi.
Öğle yemeği verilmeyen personel saat 15.00’e kadar Saray’da bekletildi. Ne bir
bisküvi, ne bir kuru pasta verildi. Saray’a götürülen personel aç kaldı.
Sonrasında bazı personelin otobüsleri gelirken, bazılarının otobüsleri de
gelmedi. Otobüsleri gelmeyen personel bir süre bekledikten sonra ücretlerini
kendilerinin ödediği taksi ile Saray’dan dönebildi. Emekçilere verilen değer
bu.”
Pandeminin en şiddetli günlerinde, Ankara gibi hastanelerin
dolup taştığı bir şehirde tören düzenlemek de ne bileyim... Hele de, kalabalık
görünmeye çalışmak... Virüs bu kalabalığı beğenmiştir herhalde. Haberde geçtiği
gibi sadece kalabalık yapmak için götürüldülerse, Hazine ve Maliye Bakanlığı personeli
yerine, keşke bir cast ajansı ile anlaşıp adam ayarlasalardı. Zira bakanlık personelinin
figüranlık yapılacak saatler boyunca uğraşacağı daha önemli işleri olabilirdi. Ne
bileyim, paydaşlarla sinerji artırma teknikleri, bu ayı geçen aydan daha iyi
yapma ve en kötüyü geride bırakma projeleri gibi... Olmadı, “Hollywood setlerinde bile
görülemeyecek güzel insanlar” tanıyan Trump’a sorsalar, o bile birilerini
tavsiye ederdi.
Neyse, bakanlık personeli gitmiş bulunmuş bir şekilde.
Kalabalıklarda virüs tehlikesini bertaraf etmek için havaya çay atılır,
Giresun’da gördük. Saray’ın şanına layık olacak şekilde beyaz çay
fırlatılabilirdi en azından, o da yapılmadı. Ejder meyveli, sumutili,
aloeveralı, starexli ve bırak görmeyi-içmeyi, adını söylemek veya okumaktan
aciz olduğumuz bir sürü meşrubata ev sahipliği yapan bir mekanda, su haricinde
hiçbir içecek ikramı yapılmadıysa, bu yürek burkan büyük bir dramdır! Hazine ve
maliyecilerle anlaşamayan ve “içişleri” kontrol eden kişilerin işi olabilir,
demedi demeyin...
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gundem-i-pandemi_527987
Link: https://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/gundem-i-pandemi_527987
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...