Dolar’ın ekonomimiz içinde çok mutena bir yeri
vardır. Daha doğrusu, istenildiği zaman istenilen en kullanışlı yere
konulabilmesi gibi bir hususiyeti vardır.
Yutan eleman: TL’ye karşı değeri 10 kuruş bile artsa, bütün emtia
fiyatlarının bundan etkilenip katlanarak artacağına ve ekonominin
çökeceğine inananların dolara atfettiği özelliktir. Genelde muhalefet
iktidara karşı bu özelliği kullanmaya çalışsa da, iktidar da muhalefet,
dış güçler veya iç-dış her türlü mihrakın etkisiyle doların fırladığını
ve bütün felaketlerin sebebinin bu olduğunu iddia edebilir.
Birim eleman: Dolar ile TL arasındaki birim ilişkisini idealize ederken “bir dolar eşittir bir TL olacak” diye hedef gösterenler bu özelliği kullanır.
Etkisiz eleman: Dolar kurundaki değişimlerin ortalama bir vatandaşın hayatını etkilemediğini iddia edenlerin kullandığı özelliktir. “Sofrada dolar mı yiyip içiyorsunuz kardeşim?” veya “Ekmeği dolarla mı alıyorsunuz? Size ne dolardan?” benzeri sorular sorup dururlar.
Japonya örneği
Doların hangi seviyede olmasının ekonomi için azamî fayda getireceğini belirlemek uzmanlarının bileceği bir şey. Genelde, dolar karşısında kendi parasının değerini düşük tutan Japonya örneği verilir. Velâkin, Japonya teknolojik değeri çok yüksek ürün ihracatı yapan ve o ürünlerin imalatı için dışarıya bağımlı olmayan bir ülke. Yani kendi kaynakları ile ürettiği teknolojileri satarken değeri yüksek olan döviz girdisi sağlamış oluyor.
Bizde ise öyle mi? Çeşitli müdahalelerle, piyasa şartları gereği alması gereken değerin altında seyrettirilen dolar ilk başta ihracatçıları vurdu. Üretim için aramal ve hammadde ithalatına bağımlı olan üreticiler, yeterince kazanamayacaklarını anlayınca bitmiş ürün ithal edip içeride satmayı daha kolay buldular. Doların uluslar arası genişleme yaşadığı yıllarda ucuz ucuz para da geliyordu ve tüketime alışan milletimiz, memleketi bir ithalat cennetine çevirdi. Kendi kendine yeten az sayıdaki ülkelerden biriyken iğne-iplik ve buğday-saman gibi aklınıza ne gelirse ithal etmeye başladık.
Dolar ve terörist
Yöneticilerimiz dolar meselesi ne zaman gündeme gelse farklı tutumlar aldı. Tulumbada su bitti dediler, beka meselesi dediler, TL’ye operasyon çekiliyor dediler, dolarını boz oyunu boz diye çağrı yaptılar, dolar alan kişileri terörist ilân ettiler... Operasyon çeken kimdi, nasıl çekti ve neden bizi bu kadar etkileyebildi gibi önemsiz detayları vermediler, ama millet de ne yapsın, bozdukça bozdu elindeki dolarları. Dışarıda yabancı sermayeyi dâvet etmek için seminerlere katılıp “burası çok önemli” başlıklı sunumları yaparken içeride haçlı zihniyeti ile savaştan dem vuruldu. Bir yandan “Dolarsa ne olur, dolmazsa ne olur...” derken diğer yandan doların ateşini düşürmek için Merkez Bankası rezervleri kullanıldı.
Geçen hafta, İçişleri Bakanlığı valiliklere yazı göndermiş: “terör örgütleri döviz bozdurabilir, dikkatli olun” diye. Teröristleri, aralarında yaptıkları telefon ve telsiz konuşmalarına kadar dinleyebilen bir içişleri bakanlığımız var. Ama genelde seçim zamanında dinleyebiliyor anladığım kadarıyla. Teröristler hangi partiyi destekleyeceklerini telsizle haber veriyorlar birbirlerine. Karar vermekte zorlanıyor olmalılar ki anca böyle seçime yakın zamanlarda kararlarını netleştirip bildiriyorlar. Dolar meselesinde de telsizlerini mi dinlediler bilmiyorum, ama erzak stoklarının son durumlarını bilecek kadar konuya hakimseniz gidip onları tutuklayın, bitsin gitsin! Yoksa vatandaş olarak kafamız karışır bizim, her gün değişebildiği için terörist tanımını aklımızda tutmakta zorlanıyoruz malûm; döviz alan mı terörist, bozduran mı? Sayın Soylu, terörist damgası yememek için dolar bozdurmaktan vazgeçip, doları düşürmeye katkı vermemek suçundan yine terörist muamelesi görmeyelim sonra....
Kur bu, çıkar da iner de!
Bugün geldiğimiz noktada, para birimimizin dolar karşısında rekabetçi yapıda olduğunu öğrendik, hamdolsun. Kur bu, çıkar da, iner de! Dolarla mı maaş alıyoruz canım, neden etkilenelim dalgalanışından... Sayın Bakan’a ben de bir slogan tavsiye etmek istiyorum: “Dolarla mı yaşadım ki bad-dolarlarla öleyim!” Çok şükür, hangimizin evinde buzdolabı yok ki? Buzdolabı ile bu meselenin ne ilgisi olduğunu soranlara sadece şunu söylemek istiyorum: Doların ateşi çıktıysa nasıl söndürülür? Cevabı “veni-vidi-vici” gibi: Buzdolabı-buz doları-boz doları!
Ekonomimizin uçuşa geçeceğine dair itimadım tam. Galata Kulesi restorasyonu boşuna yapılmıyor. Hezarfen Ahmet Çelebi gibi ekonomimiz de kanatlarını takıp Galata’dan uçacak inşallah. Tek aklıma takılan, ekonomimizde ağırlık yapan Hezar-garanti Yap-İşlet-Devret projeleri...
Birim eleman: Dolar ile TL arasındaki birim ilişkisini idealize ederken “bir dolar eşittir bir TL olacak” diye hedef gösterenler bu özelliği kullanır.
Etkisiz eleman: Dolar kurundaki değişimlerin ortalama bir vatandaşın hayatını etkilemediğini iddia edenlerin kullandığı özelliktir. “Sofrada dolar mı yiyip içiyorsunuz kardeşim?” veya “Ekmeği dolarla mı alıyorsunuz? Size ne dolardan?” benzeri sorular sorup dururlar.
Japonya örneği
Doların hangi seviyede olmasının ekonomi için azamî fayda getireceğini belirlemek uzmanlarının bileceği bir şey. Genelde, dolar karşısında kendi parasının değerini düşük tutan Japonya örneği verilir. Velâkin, Japonya teknolojik değeri çok yüksek ürün ihracatı yapan ve o ürünlerin imalatı için dışarıya bağımlı olmayan bir ülke. Yani kendi kaynakları ile ürettiği teknolojileri satarken değeri yüksek olan döviz girdisi sağlamış oluyor.
Bizde ise öyle mi? Çeşitli müdahalelerle, piyasa şartları gereği alması gereken değerin altında seyrettirilen dolar ilk başta ihracatçıları vurdu. Üretim için aramal ve hammadde ithalatına bağımlı olan üreticiler, yeterince kazanamayacaklarını anlayınca bitmiş ürün ithal edip içeride satmayı daha kolay buldular. Doların uluslar arası genişleme yaşadığı yıllarda ucuz ucuz para da geliyordu ve tüketime alışan milletimiz, memleketi bir ithalat cennetine çevirdi. Kendi kendine yeten az sayıdaki ülkelerden biriyken iğne-iplik ve buğday-saman gibi aklınıza ne gelirse ithal etmeye başladık.
Dolar ve terörist
Yöneticilerimiz dolar meselesi ne zaman gündeme gelse farklı tutumlar aldı. Tulumbada su bitti dediler, beka meselesi dediler, TL’ye operasyon çekiliyor dediler, dolarını boz oyunu boz diye çağrı yaptılar, dolar alan kişileri terörist ilân ettiler... Operasyon çeken kimdi, nasıl çekti ve neden bizi bu kadar etkileyebildi gibi önemsiz detayları vermediler, ama millet de ne yapsın, bozdukça bozdu elindeki dolarları. Dışarıda yabancı sermayeyi dâvet etmek için seminerlere katılıp “burası çok önemli” başlıklı sunumları yaparken içeride haçlı zihniyeti ile savaştan dem vuruldu. Bir yandan “Dolarsa ne olur, dolmazsa ne olur...” derken diğer yandan doların ateşini düşürmek için Merkez Bankası rezervleri kullanıldı.
Geçen hafta, İçişleri Bakanlığı valiliklere yazı göndermiş: “terör örgütleri döviz bozdurabilir, dikkatli olun” diye. Teröristleri, aralarında yaptıkları telefon ve telsiz konuşmalarına kadar dinleyebilen bir içişleri bakanlığımız var. Ama genelde seçim zamanında dinleyebiliyor anladığım kadarıyla. Teröristler hangi partiyi destekleyeceklerini telsizle haber veriyorlar birbirlerine. Karar vermekte zorlanıyor olmalılar ki anca böyle seçime yakın zamanlarda kararlarını netleştirip bildiriyorlar. Dolar meselesinde de telsizlerini mi dinlediler bilmiyorum, ama erzak stoklarının son durumlarını bilecek kadar konuya hakimseniz gidip onları tutuklayın, bitsin gitsin! Yoksa vatandaş olarak kafamız karışır bizim, her gün değişebildiği için terörist tanımını aklımızda tutmakta zorlanıyoruz malûm; döviz alan mı terörist, bozduran mı? Sayın Soylu, terörist damgası yememek için dolar bozdurmaktan vazgeçip, doları düşürmeye katkı vermemek suçundan yine terörist muamelesi görmeyelim sonra....
Kur bu, çıkar da iner de!
Bugün geldiğimiz noktada, para birimimizin dolar karşısında rekabetçi yapıda olduğunu öğrendik, hamdolsun. Kur bu, çıkar da, iner de! Dolarla mı maaş alıyoruz canım, neden etkilenelim dalgalanışından... Sayın Bakan’a ben de bir slogan tavsiye etmek istiyorum: “Dolarla mı yaşadım ki bad-dolarlarla öleyim!” Çok şükür, hangimizin evinde buzdolabı yok ki? Buzdolabı ile bu meselenin ne ilgisi olduğunu soranlara sadece şunu söylemek istiyorum: Doların ateşi çıktıysa nasıl söndürülür? Cevabı “veni-vidi-vici” gibi: Buzdolabı-buz doları-boz doları!
Ekonomimizin uçuşa geçeceğine dair itimadım tam. Galata Kulesi restorasyonu boşuna yapılmıyor. Hezarfen Ahmet Çelebi gibi ekonomimiz de kanatlarını takıp Galata’dan uçacak inşallah. Tek aklıma takılan, ekonomimizde ağırlık yapan Hezar-garanti Yap-İşlet-Devret projeleri...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...