Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş’ın Cuma hutbesi etrafında
pekçok tartışma döndü. Tartışma dediysem öyle müzakere ve laf atmalarla
kalınmadı, bazı BARO’lar dava açtı, dava açan BARO’lara dava açıldı.
Tartışılan hutbede zina ve eşcinsellik konusundaki hükümler
hatırlatırlatılarak hastalıklara sebebiyet verdiği ve nesli çürüttüğünden
bahsedilmişti. Konuya nerden gelmişti derseniz, hemen öncesinde Coronavirüs’ün
sebebinin pislik ve kirlilik olduğu söylenmiş ve insanlar taharete önem vermeye
davet edilmişti.
Başkan Ali Erbaş şahsında aslında Diyanet kurumunun
söylediği şey dini hükümleri hatırlatmak nev’indendir ve hükümler tartışılmaz.
Ancak hatırlatılan hükümler, sadece, kendisinin memuru bulunduğu hükümetin
siyasi menfaatleri isitkametinde gidiyorsa, hatırlatma zamanı ve muhteviyatı
tartışılabilir. Siyasi olarak yanlış atılmış adımlar neticesinde gelişen ve
muhtemelen yine siyasi olarak çözülebilecek meselelerde, askeri-stratejik
açıdan gerekliliği tartışılan sonuçları itibarıyle ne getirip ne götüreceği
belirsiz sınır ötesi askeri operayonlara destek konusunda mangalda kül
bırakmadılar. Ekonomik krizin hissedildiği zamanlarda halka isyan etmemeyi
telkin ettiler. Akşam pazarı saatlerinde ucuz sebze-mevye alınabileceğini
hatırlattılar. Hükümetin betoncuları kurtarma operasyonlarından birinde,
enflasyon oranından düşük faiz konusunda cevaz verdiler.
Hastalık, deprem, çığ, yangın gibi umumi musibetlerde, bütün
bir topluma taalluk eden ihmal ve hatalar var mı diye bir muhasebe yapılır. Tabii
ki, dünyevi akıl ve gözümüzle pek çok hikmete mebni tasarrufat-ı ilahiyeyi
çözmemiz mümkün olmayabilir ve başımıza gelen musibetleri tek bir sebebe
bağlamak da yanlış olabilir. Yani, musibetin bizi bulması için herhangi bir şey
yapmış olmamız gerekmeyebilir, imtihan sürecinin bir parçası olarak
yaşıyoruzdur belki o musibeti. Ama toplum olarak bazı hataları yapmışsak veya o
hataları yapanlara karşı bir aksiyon geliştirmeyip benimsenmesine, yaygınlaşmasına
sebep olmuşsak, bunun karşılığı bir musibeti beklemek lazım.
Toplumsal hayatı ifsad eden, ahlakı zir ü zeber eden veya
insanların geleceğe dair umutlarını körelten bazı hadiseler/durumlar hakkında
Diyanet ehlinin tepkileri ve hatırlatmalarını duyduk mu, bakalım: Mesela,
zinanın kanunlarımızda suç olmaktan çıkarılması hususunda bir tepki hatırlayan
var mı? Onlarca çocuğun yıllarca maruz kaldığı istismar olayı, Erbaş Hoca’nın
bahsettiği lanetlenmiş fiillerden mi değildi yoksa failin hükümete yakın bir
vakıfta çalışıyor olmasından mı? Aralarında nikah olmayan kız-erkek karışık bir
grubun bir adada yaşadığı yarışma(!) hakkında ne düşünülüyor acaba?
Allah’a ait bütün sıfatların bir fani insanda toplandığını
iddia eden siyasi hakkında bir düzeltme yapılmış mıdır? Cami minberlerinde
eline mikrofon alıp siyasi propaganda yapıldığında nasıl karşılanmış? Peki, bu
siyasi porpagandayı bazı imamların bizzat kendisi yaptığında? Kamu kurumlarında
işe girebilmek için belli mahfillerin adamı olmak gerekliliği yeterince büyük
bir toplumsal yozlaşma değil midir? Akraba ve taallukatının hepsini yetkili
olduğu kurumlarda işe sokan yöneticiler hakkında bir yorum duydunuz mu?
İstediği adamı rektör yapabilmek için rektörlük şartlarını yasayla değiştiren
ve hemen atama sonrası eski haline getiren iradeye ne buyurdular dersiniz? Ya
da kendine yakın kişileri taltif etmek manasında 3-4 kurumdan maaş
bağlatılmasına? Rüşvetsiz-torpilsiz herhangi bir işe giremeyeceğini düşünen
gençlerin geleceğe dair umutları ne durumda olur?
Vaktiyle, iktidarları döneminde çiftçilere verilen kredilerin
10 katından fazla büyüdüğünü söyleyen dönemin başbakanı, büyüttükleri faiz
çemberinden “bereket” diye bahsetmişti. “Allah’ın harb ettiği faizde bereket
olur mu?” dediler de, ben mi duymadım yoksa? İktisadi büyümeden ve ticari
destekten tek anladıkları kredi vermek olan hükümete herhangi bir Kur’anî hüküm
hatırlattılar mı acaba?
İşlerine gelmeyen herkesi terörist ve hain ilan eden,
insanımızı kutuplaşmaya iten, kendi safındaki şeytanları melek gösterirken, iki
gün öncesine kadar beraber hareket ettikleri zevat, siyaseten yolunu ayırdığı
için korona virüsünü bile ondan bilecek ve adeta “Ali Babacan ve kırk
koroniler” manşeti atabilecek tezvirat makinesi medya kuruluşlarına yönelik bir
uyarı duydunuz mu?
Velhasıl, örnekler çok. Gündelik her konuda Diyanet’in fikir
beyan etmesini bekleyemeyiz ama toplumsal ahlak ve kamu hukuku ile ilgili hırsızlık,
rüşvet, torpil gibi konularda fikirlerini merak etmekteyiz. Söylediklerinden
çok, söylemedikleri daha fazla tartışma konusu olabilir yani...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...