Bu Blogda Ara

Arşiv

Pelikanal İstanbul


Pelikanal İstanbul

Demirören Medya Holding CEO’su Mehmet Soysal, medya olarak Türkiye’de “pahalı içerik” ürettiklerini ve bunları ücretsiz olarak halka sunmanın sektörü zor duruma soktuğunu iddia etti. Bütün medya temsilcilerini “bir araya gelip sorunlara ortak çözümler üretmeye” çağırdı, “Almanya modeli gibi televizyonları izlemenin bir ücreti olmalı” dedi.

Kamera tipi ve çözünürlüğü, kullanılan teknoloji gibi hususlar yayın maliyetlerini yükseltebilir ama tek başına pahalı içerik üretmiş olmak için yeterli olmaz herhalde... Bilgisayar oyunlarından alınan görüntüleri terör örgütlerine yapılan askeri operasyon diye yayınlamak, örgütün şifrelerini çözdük deyip GTA oyun hilelerinin olduğu kağıtları göstermek, ağaçlarla röportaj yapmak, Alman kanalının önüne kadar gidip kendi kendine rezalet çıkarmaya çalışmak gibi yayınlar, hangi araç ve teknoloji ile yapılırsa yapılsın alıcı bulmakta zorlanabilir. Bedava yayın yaptıkları ve devletin bütün imkanlarını (krediler, ilan ve reklam gelirleri, akreditasyon tekeli vb.) kullanabildikleri halde, iki dönem AKP milletvekilliği yapan ve Erdoğan’ın konuşma metinlerini hazırladığı bilinen Aydın Ünal bile “AK Parti tabanı dahi haberleri muhalif kaynaklardan öğrenmeye çabalıyor” diyorsa, paralı olsa kim bakacak acaba bu kanallara? 

Tek Kanal, Tek Ses, Tek Renk, Tek Ücret

Soysal’ın çağrısına uyulup paralı yayına geçilecekse, en ekonomik yol tek kaynaktan beslenen ve tek taraflı yayın yapan bütün televizyonları birleştirip tek bir kanal oluşturmaktır. Bunun için YİD (Yayınla-İzlet-Arkanda Devlet) sistemi kullanılabilir. Hazine garantili krediler kullandırılıp, seyretme garantisi de verildi mi, yeme de “yayında” yat... Olur mu hiç öyle şey demeyin, nasıl ki uluslararası anlaşmalarla ücretsiz gemi geçişi yapılan boğazlarımızı kullandırmak istemediğimizden yeni bir kanal açıp, boğaza da “bakım çalışması var, lütfen alternatif yolları kullanınız” tabelası asarak paralı kanalımızdan geçmeye mecbur bırakma gibi bir projemiz var, televizyonlarda neden aynısı olmasın? Hatta, başka hiçbir kanala izin verilmez, isteyen seyreder, istemeyen etmez... Şimdi kanal bolluğu var da ne oluyor? Biri ekmek zehirdir diyor, diğeri ekmek yemeyen büyüyemez diyor. Birinde tereyağını su gibi içmek tavsiye edilirken diğerinde kolesterolden uzak durmamız isteniyor. Bal ve şeker zararlı mı değil mi, kafamız karışıyor haliyle. Tek ses çıkacak, evlerde kumanda savaşları bitecek. Bir de bütün televizyonlara kamera özelliği eklendi mi, Zeki Müren de bizi görebilecek...

Peki, kanalın ismi ne olacak? Bütün kanallar tek bir havuzda toplanacağı için kanalın isminde havuza bir gönderme anlamlı olur. Daha havalı olsun diye havuz kelimesinin ingilizcesi olan pool’un ilk harfini kullanıp “P’li Kanal” diyebiliriz ama yavan olur sanki. Halihazırdaki bütün kanallarımızda haber bültenlerinin büyük bir bölümünü İstanbul haberleri oluşturmuyor mu? İstanbul ülkemizin bir markası, kanalımızın Kanal İstanbul ile benzeriğinden de bahsettik, büyük ihtimalle Pelikancılar namı ile maruf yalı sakinleri tarafından da yönetilecek ve umeramız ne buyurursa buyursun kat’i surette “beli sultanım” denecek şekilde bir yayın politikası izlenecek, o zaman en iyisi bu kanalın ismi “Pelikanal İstanbul” olsun. Logosunda da pekâlâ bir pelikan kuşunun resmi olabilir.

Soğanlı Terör Örgütü!

Et fiyatları ile ilgili durum daha çözülememişken soğan fiyatlarının tavan yaptığı görüldü. Hükümetin açıklayamadığı ve onu zora sokan her durumda olduğu gibi soğan meselesinde de düşman bulundu çok şükür. Günlerdir stokçuluk yapanlar konuşuluyor, depolara baskınlar düzenleniyor. Gazetelerin “Mardin’de 30 ton soğan ele geçirildi” başlığıyla verdiği haber, tüyler ürpertici gerçeği gösterdi. Evet, ülkenin ekonomisini bozmak suretiyle diz çöktürmeye çalışan bir terör örgütünden bahsediyoruz! Ele geçirdiği 30 ton soğanı kullanarak “T.C Mardin Zabıta” yazmadığı için zabıta müdürü haritadan yer beğenmek zorunda kalır mı bilmiyorum, o kadar ciddi bir konu. “Yok artık!” demeyin, soruyorum, soğanın kilosu kaç lira oldu? Beş buçuk civarı, yani bir dolar! Şifreleri şu: “S serisi bir dolarlık banknot getir, bir kilo soğanı al!” “Cücük” lakaplı soğan “lübbi”sinin en etkili isminin firarda olduğu söyleniyor…

Peki bu örgütün ismi ne olacak? STÖ diyebiliriz ama bazıları bunu “Sivil Toplum Örgütü” diye okuyabilir. SOTÖ desek, bu da et sote ile karıştırılabilir. Vatandaşa, refahı arttığı için alamadığı eti hatırlatır, iyi olmaz. Bence en iyisi SOĞOS! Başını bir macar sosisin çektiği ve küresel bir güç olan Soğanlı Operasyon Sistemi’nin kısaltması. Bir konuyu daha dış güçlere bağlayarak deşifre etmenin mutluluğu, paha biçilemez!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...

Öne Çıkan Yayın

Şair Tüikî

Bu haftaki misafirimiz, şiirlerindeki serbest ölçüsü ile meşhur olmuş Şair Tüikî... Her ayın 3. günü yayınladığı şiirler toplumun bütün ke...

Related Posts Plugin for WordPress, Blogger...

İlgili Diğer Yazılar: