Daha doğrusu, henüz uygulama alanını gözümüzle görmediğimiz için
şimdilik bize uçuk gelen proje ve teknikler geliştiriliyor. Bunlardan
biri de insan beynini bilgisayarlarla veri alış verişi yapabilecek
şekilde bağlayabilmek. Konuyla ilgili Elon Musk ve Bryan Johnson gibi
girişimcilerle Facebook’un çalışmaları olduğu biliniyor. Pek çok bilim
kurgu filminde de bu temanın işlendiğini görüyoruz. En bilinen örneği
“The Matrix” filmidir. En ileri dövüş san’atı tekniklerinden, bir
helikopter pilotluğu bilgilerine kadar her şey saniyeler içerisinde
beyne yüklenebiliyordu filmde.
Facebook, yeni teknolojilerini anlattığı F8 konferansında insanların düşüncelerini internet üzerinden direkt gönderebilmesini sağlayan bir teknoloji üzerine çalıştıklarını duyurdu. Bunu yaparken de vücudun herhangi bir hareketini izlemeden sinirsel aktivitelerdeki değişimi takip edeceklermiş. İnsanların zihinlerinden geçirdikleri kelimeyi algılayan bir teknoloji olacak. Aklımızdan geçen her düşüncenin algılanacağı anlamına gelmiyor şimdilik (ama bunu yapan bir sonraki adımda onu da yapar!?) algılanmasını istediğimiz kelimeyi yavaşça aklımızdan geçirmek gerekecek. Dakikada 100 kelime yazma hedefi var ilk aşamada, ki bu telefonda elle yazılan yazının yaklaşık beş katına tekabül ediyor. Facebook artık “ne düşünüyorsun, Adnan?” diye sormayacak ve hemen ne düşündüğünü anlayabilecekse bu biraz tehlikeli olmaz mı? Bir de “Paylaş” butonu beynimizde mi olacak, nasıl tıklamayacağız bu butona?
Facebook’un ikinci bir “sessiz konuşma” araştırması da bir o kadar heyecan verici: Tenle duyma! İnsan derisine, kulaktaki işitme özelliklerinin taklidini yapabilecek yazılım ve donanımlar üzerine çalışıyorlar yani. Parmağımızı bir metin üzerinde gezdirdiğimizde, orada yazılı olan düşüncelerin sesli bir şekilde kafamızda canlandığını görebileceğiz. Kulaklıklardan hoşlanmayan benim gibi insanlar için mükemmel bir buluş olur. Sesi dışarı veren kulaklık problemi kalmaz artık. Kütüphanelerde kimseyi rahatsız etmeden sesli kitap okuyabileceğiz meselâ. Parmakla dokunmak suretiyle kafamızda sesli uyarıların oluşması fiiline belki başka bir tabir de buluruz o zamana kadar, okuma desen okuma değil, konuşma desen hiç değil… Şimdiden üzerinde düşünülmesi gereken bir konu diyor ve önerimi “dokuymak” şeklinde ilgililere sunuyorum. Sevgili TDK, “dokunmak” ve “duymak” fillerinin birleşiminden türettim kelimeyi. Öğretmen arkadaşlara da şimdiden sabırlar diliyorum, gözlerinin içine bakarak başka şeyleri “dokuyuyor” olabilecek öğrencilerle nasıl başedecekler, Allah bilir. Bakınız cümle içinde de kullandım, çok da kulak tırmalayıcı durmuyor, değil mi? Duyma hissini dokunarak alabileceksek kulakların tırmalanmasının bir önemi de kalmayacak nasıl olsa.
Düşünceyi algılayıp yazıya dökme ve tenle duyma özelliklerini birleştirerek dilini bilmediğimiz insanlarla çok rahat ve hızlı bir şekilde anlaşabiliriz gibi görünüyor. Meselâ, benim aklımdan Türkçe geçirdiğim düşünceleri facebook hemen yazıya dökecek, karşımdaki benim dilimi bilmeyen kişi de önünde çıkan metne dokunduğunda facebook, oradaki ifadeyi onun kafasına dokuyacak. “Sen sus da gözlerin konuşsun” sözlerine sahip şarkıyı kim yazdıysa, vizyonu için tebrik edilesidir. Mütercim-tercümanlık mesleklerinin sonu mu gelecek bilmiyorum. Beyinden beyne doğrudan iletişimle beynelmilel ilişkiler daha kolay kurulabilecek.
Bilindiği gibi teknolojinin en son ulaştığı noktalar öncelikle savunma ve güvenlik, haydi daha açık söyleyelim istihbarat için kullanılır. Yani muhtemelen şu anda daha gelişmiş teknolojiler elde edilmişken, bunların bir kaç model aşağısı umum halkın kullanımına açılır. Belki de akıldan geçen düşünceleri okuyan sistemler yapılmış olabilir buna göre. Kimbilir düşüncelerimizi dinleyenler vardır etrafımızda. Düşünürken ne kadar sessiz olabiliriz ve ne kadar bundan sakınabiliriz ki? Beyin dinleyen yazılım veya donanımdan daha tehlikelisi beyne düşünce gönderen teknoloji olacaktır. Böyle bir fırsatı reklâm dünyası kullanmak isterse “spam” düşünceden kafamızı kaldıramayız onu söyleyeyim. Ya bir de bu teknolojiler kötü niyetli insanların eline geçerse ne olacak? Beyin iletişimlerini şifreli hale getirmek şeklinde bir güvenlik tedbiri düşünülebilir.
10 yıl sonraki yöneticilere yandaş olacak gazetelerin şöyle manşetleri olabilir: “Beyninde ‘beynlock’ isimli yazılım izleri bulunan beş kamu görevlisi gözaltına alındı”.
Gel de Cem Karaca’nın “Bindik bir âlâmete, gideyoz kıyamete” şarkısını hatırlama…
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/dusunce-okuma-yazma_430091
Facebook, yeni teknolojilerini anlattığı F8 konferansında insanların düşüncelerini internet üzerinden direkt gönderebilmesini sağlayan bir teknoloji üzerine çalıştıklarını duyurdu. Bunu yaparken de vücudun herhangi bir hareketini izlemeden sinirsel aktivitelerdeki değişimi takip edeceklermiş. İnsanların zihinlerinden geçirdikleri kelimeyi algılayan bir teknoloji olacak. Aklımızdan geçen her düşüncenin algılanacağı anlamına gelmiyor şimdilik (ama bunu yapan bir sonraki adımda onu da yapar!?) algılanmasını istediğimiz kelimeyi yavaşça aklımızdan geçirmek gerekecek. Dakikada 100 kelime yazma hedefi var ilk aşamada, ki bu telefonda elle yazılan yazının yaklaşık beş katına tekabül ediyor. Facebook artık “ne düşünüyorsun, Adnan?” diye sormayacak ve hemen ne düşündüğünü anlayabilecekse bu biraz tehlikeli olmaz mı? Bir de “Paylaş” butonu beynimizde mi olacak, nasıl tıklamayacağız bu butona?
Facebook’un ikinci bir “sessiz konuşma” araştırması da bir o kadar heyecan verici: Tenle duyma! İnsan derisine, kulaktaki işitme özelliklerinin taklidini yapabilecek yazılım ve donanımlar üzerine çalışıyorlar yani. Parmağımızı bir metin üzerinde gezdirdiğimizde, orada yazılı olan düşüncelerin sesli bir şekilde kafamızda canlandığını görebileceğiz. Kulaklıklardan hoşlanmayan benim gibi insanlar için mükemmel bir buluş olur. Sesi dışarı veren kulaklık problemi kalmaz artık. Kütüphanelerde kimseyi rahatsız etmeden sesli kitap okuyabileceğiz meselâ. Parmakla dokunmak suretiyle kafamızda sesli uyarıların oluşması fiiline belki başka bir tabir de buluruz o zamana kadar, okuma desen okuma değil, konuşma desen hiç değil… Şimdiden üzerinde düşünülmesi gereken bir konu diyor ve önerimi “dokuymak” şeklinde ilgililere sunuyorum. Sevgili TDK, “dokunmak” ve “duymak” fillerinin birleşiminden türettim kelimeyi. Öğretmen arkadaşlara da şimdiden sabırlar diliyorum, gözlerinin içine bakarak başka şeyleri “dokuyuyor” olabilecek öğrencilerle nasıl başedecekler, Allah bilir. Bakınız cümle içinde de kullandım, çok da kulak tırmalayıcı durmuyor, değil mi? Duyma hissini dokunarak alabileceksek kulakların tırmalanmasının bir önemi de kalmayacak nasıl olsa.
Düşünceyi algılayıp yazıya dökme ve tenle duyma özelliklerini birleştirerek dilini bilmediğimiz insanlarla çok rahat ve hızlı bir şekilde anlaşabiliriz gibi görünüyor. Meselâ, benim aklımdan Türkçe geçirdiğim düşünceleri facebook hemen yazıya dökecek, karşımdaki benim dilimi bilmeyen kişi de önünde çıkan metne dokunduğunda facebook, oradaki ifadeyi onun kafasına dokuyacak. “Sen sus da gözlerin konuşsun” sözlerine sahip şarkıyı kim yazdıysa, vizyonu için tebrik edilesidir. Mütercim-tercümanlık mesleklerinin sonu mu gelecek bilmiyorum. Beyinden beyne doğrudan iletişimle beynelmilel ilişkiler daha kolay kurulabilecek.
Bilindiği gibi teknolojinin en son ulaştığı noktalar öncelikle savunma ve güvenlik, haydi daha açık söyleyelim istihbarat için kullanılır. Yani muhtemelen şu anda daha gelişmiş teknolojiler elde edilmişken, bunların bir kaç model aşağısı umum halkın kullanımına açılır. Belki de akıldan geçen düşünceleri okuyan sistemler yapılmış olabilir buna göre. Kimbilir düşüncelerimizi dinleyenler vardır etrafımızda. Düşünürken ne kadar sessiz olabiliriz ve ne kadar bundan sakınabiliriz ki? Beyin dinleyen yazılım veya donanımdan daha tehlikelisi beyne düşünce gönderen teknoloji olacaktır. Böyle bir fırsatı reklâm dünyası kullanmak isterse “spam” düşünceden kafamızı kaldıramayız onu söyleyeyim. Ya bir de bu teknolojiler kötü niyetli insanların eline geçerse ne olacak? Beyin iletişimlerini şifreli hale getirmek şeklinde bir güvenlik tedbiri düşünülebilir.
10 yıl sonraki yöneticilere yandaş olacak gazetelerin şöyle manşetleri olabilir: “Beyninde ‘beynlock’ isimli yazılım izleri bulunan beş kamu görevlisi gözaltına alındı”.
Gel de Cem Karaca’nın “Bindik bir âlâmete, gideyoz kıyamete” şarkısını hatırlama…