“Basın özgürlüğü kırmızı çizgimizdir” demişti Başbakanımız. Oysa
hükümet politikalarına muhalefetleriyle meşhur televizyon kanalları ve
gazeteler, bir biri ardınca susturuluyor.
Yöntem şu: Önce mahkeme marifetiyle bu işletmelere “kayyım” atanıyor,
sonra zarar ettiği gerekçesiyle kapatılıyor. Çizgiler o kadar çoğaldı
ki, bir kâğıda yanyana çiziliyor olsa, kâğıdın tamamını kırmızı renk
kaplardı ve bir kırmızı kart oluşurdu. Kartı başbakanımıza gösterip
sormak istiyorum: “Hâlâ aynı çizgide misiniz?”
Kayyım atamalarını ilk üç gününde ben de destekledim. Sonuçta
“bağımsız” yargımızın kararıydı. “Bir kaç sinirli genç” kayyım
öfkelenmiş olabilirdi, olaya öyle bakmak lâzımdı. Kesinlikle siyasî
olmadığını söylüyordu devlet büyükleri. Meselenin bir kaç ağaç olduğunu
sanıyordum hatta. Sonra keyfi işten çıkarmalar, şahsî mülklere el koyma
haberleri derken, iş, televizyon ve gazetelerin kapanmasına kadar
varınca desteklemekten vazgeçtim.
Zamanın birinde, Diyanet tarafından belirlenen ve bütün camilere
gönderilen bir Cuma hutbesinde konu “yaban hayvanlarının hayatının
korunması” olunca, imamımız hutbe konusunun cemaatin mistik
beklentilerini yerine getiremediğini zannetmiş olmalı ki, konuya biraz
daha kutsiyet atfetmek amaçlı olduğunu düşündürecek bir tarzda, “av
hayvanları” derken “h” harfini Arapça “ha” sesiyle ve olabildiğince
gırtlaktan söylemişti. Maalesef bu hamle gerekli kudsiyyetin elde
edilmesini sağlamadığı gibi cemaat arasında gülüşmelere de sebep
olmuştu. Kayyımlar vasıtasıyla el koymalara ma’şeri vicdanı rahatlatacak
bir gerekçe sağlamayı kendisine görev edinen Sabah gazetesi, şöyle bir
haber yaptı: “Boydak Holding’deki aramasını sürdüren polis, holding
bünyesinde SAP adı verilen bir işletim sisteminin kullanıldığını
belirledi. Yazılımın İpek Koza Grubu ve Kaynak Holding’de kullanılan
yazılımla birebir aynı olması dikkat çekti.”
Haberdeki “işletim sistemi” sözünü duyunca “unutulmuş birer birer,
eski DOS’lar, eski DOS’lar…” dedim. SAP bir işletim sistemi değildi, ama
bir “Kaynak” planlama yazılımıydı. Bu bile yeterli bir itiraf kabul
edilebilirdi. Kaynak Holding, hain planlarını bu yazılımla
geliştiriyordu demek! Üstelik Alman malı bir yazılımdı. Almanlar, 3.
Havaalanını yapacağımızı 40 sene önce hesaplamış olmalıydı ki 1972
yılında SAP firmasını kurmuşlardı. Fransızlar da Almanlar’a
kaptırdıkları Alsace-Lorraine’in acısını unutmamışlardı. Öyleyse Fransız
tipi yarı başkanlık modeli neden bize uymasındı?
Hemen ardından Akşam gazetesi bir haberinde “Paralelin merkez
üssünden ‘hayalet hat’ çıktı. Thin Client adlı cihazla 81 ilden toplanan
verilerin Zaman üzerinden Pensilvanya’ya gönderildiği, aynı sistemle
Gülen’in talimatlarının yayıldığı belirlendi” dedi. Zaman tersten okununca ne oluyor? Namaz! “Thin Client” bilgisayarlar
da o zaman namaz “kılaynt” cihazlar mıydı? Peki mezhepleri neydi,
Microsofî miydi Mackî miydi? Bu ayrıntıların hiçbiri haberde yoktu.
“Hayalet hat” deyince Akşam okuyucuları, “sevimli hayalet” manasındaki
bir bilgisayar markasının ürünlerinin kullanıldığı ve dolayısıyla o
markanın “paralelci” olduğu zehabına kapılabilirdi. Haberde eksikler
maalesef çoktu. Peki, ideal bir havuz haberi nasıl olurdu?
ALTERNATİF HAVUZ HABERİ METNİ
“Bilgisayarlar incelendiğinde LPT portlarına rastlandı. (Bu portların
“paralel port” olarak bilindiğini söylemek lâzım) Ayrıca USB portları
iptal edilmiş, “USD” portlar para transferlerinde kullanılmaya
başlanmıştı. Bütün bilgiler özel sanal “ağlar” kullanılarak “server”de
toplanıyordu (“ağlar deyince aklınıza kim geliyor?” vurgusu yapmak için
ağlar kelimesini tırnak içinde yazdım, anlayın). Server, cemaatin
bilişim imamının kod adıdır.
Gazete içerisinde sağlıksız ortamlarda yazılım geliştirildiği gözden
kaçmadı. Bilgisayar masalarının üstünde duran kocaman fareler, bizi
görünce saklanmadı bile. Kafasının sekiz bitlik işlemciyle çalıştığı
anlaşılan yazılımcı “Bu yazılımları evde çocuklarınıza gönül
rahatlığıyla kullandırabiliyor musunuz?” şeklindeki sorumuzu da cevapsız
bıraktı.
Ablalarda “Apple”
Ablaların kaldığı yurt binalarında Apple cihazları bulundu. Apple
efemine ürün ve sistem isimleriyle adeta Türk milletinin yerli ve millî
ahlâkını bozmak için çalışan bir firmadır. İlk bilgisayarının ismi
“macintosh” gibi hafifmeşrep bir kelime, hadi bunu bir kenara yazalım.
Sonraki nesil ürünlerin isimlerinin “ay” ön eki ile başlıyor olması ve
işletim sisteminin isminin “ayos” olması (ayol der gibi!) kötü
niyetlerini ortaya koymaktadır.”
Apple ile ilgili kurgu çok uçuk geldiyse ve “yok artık!” diyorsanız,
SAP ve Thin Client ile ilgili Sabah ve Akşam gazetelerinin yayınlanmış
haberlerini bir daha okumanızı tavsiye ederim. Sabah haberi apar topar
kaldırdı siteden, kendi sayfasında bile yok.
“Kayyım hizmetimizden herkes faydalanabilir” mesajı vermek ve gündemi
değiştirmek için farklı hamleler yapabilirler. Evlilik programında
adaylar arasına kaçak elektrik çektiği tesbit edilen Flash Tv için
kayyım ataması yapıldığını duysam şaşırmam. Tabiî her seçimde olduğu
gibi eş seçiminde de elektrik önemlidir diyorum ve sıradaki kayyımı
bütün sevenlere armağan ediyorum.
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sapla-samani-gelir-zamani_389483
Tarih: 14 Mart 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...