Eskiden “sosyal” kelimesi, insanların kalabalıkça bulunduğu “meydan”
çağrışımı yaparken, günümüzde “medya” kelimesi ile ilişkisi olduğuna
dair bildirim yaptı.
Özellikle halkımız, bu birlikteliği çok “like” etti ve hesaplı
hesapsız kullanmaya başladı. Daha doğrusu hemen bir hesap alıp onu
hesapsızca kullanmaya koyuldu.
Sosyal medya kullanımının insanlar üzerindeki etkileri psikoloji
alanında bilimsel çalışmalara konu olmuştur. Cafcaflı isimleri olan yeni
hastalıklardan bahsediliyor. Benim o konularda uzmanlığım yok, kimseyi
herhangi bir kalıba ve kategoriye de sokmadan diyorum ki aşağıdakilerden
birini veya birkaçını yapıyor olmak, sosyal medyanın kullanımı
konusunda patolojik bir durumun göstergesi olabilir:
* Eskiden feyiz alınan kitaplar okuyup “fesübhanallah” diyorken,
kitap okumayı tamamen bırakıp “feysbukhanallah” diyerek ibretlik
paylaşımlarda bulunmak.
* Tevatürle sabit rivayetlere itibar etmeyip twitter’da sabitlenmiş tweetlerde okuduğuna delil ve ispat aramadan inanmak.
* Tweetini retweet etmeyen dostlarını neredeyse “mürtet” ilân etmek.
* “Elfu elfi salatin…” tesbihatını bırakıp, “elfu selfi” fotoğraflarını çekip yayınlamak.
* “Ya Sabur” demeyi bırakıp “whatsapper” olmak.
* “Selvi Boylum Al Yazmalım” filmini izleyip “sevgi neydi, emekti”
diyerek dolaşıyorken, “selfie boylu” sevdalar peşinde dolaşıp, tabak
tabak yemek resmi paylaşmak.
Sosyal medya araçlarında en önemli gösterge, bir paylaşımın aldığı
tepkilerdir. En önemli tepki şüphesiz “beğen” sayısıdır. Beğenilme
sayısını hüccet göstererek “sağlam irade, millî irade” şovu yapanlar da
var, sosyal medyanın elitist “like” kesimi gibi “benim aldığım beğeni
ile dağdaki trolün fake hesaplarla aldığı beğeni bir mi?” diyenler de…
Peki “beğen” butonu ne anlama geliyor acaba? Facebook son
güncellemeleriyle “beğen” butonuna tepkiler ekleyerek beğenmenin
tonlarını arttırmış oldu, ama telefonlardaki “çaldırıp kapatma” gibi iki
durumlu bir değişkeni kullanarak masrafsız bir iletişim aracı olarak
kullanan bir milletten söz ediyoruz, muhakkak başka anlamlar yükleyerek
kullanıyoruz. Beğen butonuna yüklediğimiz anlamlardan bazıları:
* Beğendim (düz, sade).
* Onaylıyorum.
* Yetmez, ama “evet” (ilgimi çekmeyi başardı bu paylaşım, azıcık
beğendim işte… ama öyle büyütme yani, çok beğenseydim altına bir de
yorum yazardım…)
* Mesajını gördüm.
* Bunu bir yere yazdım!
* Yıllar önce yaptığın ve senin bile unuttuğun bir paylaşımı beğendiğime göre profilini didik didik ettiğimi anlamışsındır!
Beğenilen taraf nasıl anlayacak bunu? İşte belirsizliğin gizemi
burada devreye giriyor, ama yanlış anlaşılma riski de var tabi. Bir
“beğen” butonundan bu kadar anlam çıkarabilecek bir potansiyelimiz
varken, sosyal medyanın anayasasını çıkaracağımızı iddia etmek ve “Bu
metin sosyal medyanın, internetin, siber suçların, siber ortamın
anayasası olacak. Herkes oraya bakacak, ona göre bu suçtur, değildir, şu
işlem yapılsın, bu işlem yapılmasın diye karar alacak” demek, çok kaygı
verici duruyor. Siber ortam anayasası ile neler gelecek bilemiyoruz
henüz, ama pek çok kişi arkadaş listesini gözden geçirmek durumunda
kalabilir.
YOLDA GÖRSENİZ TANIMAYACAĞINIZ KİŞİLER LİSTENİZDEYSE…
Bazen çok sayıda ortak arkadaşınızın olduğu, ama tanımadığınız
kişiler size arkadaşlık teklifi gönderebiliyor. Bu durumda kabul etseniz
bir dert, etmeseniz ayrı dert… Etmezseniz sizin herkesle muhatap
olmayan burnu havada biri olduğunuzu düşüneceklerinden korkarsınız.
Yüzyüze hiç görüşmediğiniz, daha önce belki adını bile duymadığınız
birini arkadaş olarak eklemenin ne zararı var diyebilirsiniz, buyurun o
zaman:
Yaklaşık bir sene kadar önceydi, facebook hesabımın şifresini
birileri almaya çalışmış olmalıydı ki, uygulamayı açtığımda facebook
bana kimlik doğrulaması yapması gerektiğini söyleyip, bu işlemi
yapabilmek için arkadaşlarımı resimlerinden tanıyıp tanıyamayacağımı
sordu. Ben de “tabi ki…” dedim, en yakın arkadaşlarımdan birinin
vesikalık fotoğraflarını göstereceğini zannederek… Göstere göstere,
uzaktan çekilmiş ve içindeki insanların suratlarının belli olmadığı bir
resim gösterdi. “Bu resim olmadı, bir tane daha göster” mi desem diye
düşünürken aklıma takıldı: ya bir gül resmi gösterse? Allah Allah… ne
cevap verirdim? Hayır, verdiğim cevapta tahmin ettiğim kişiye de
cevabımı ulaştıracak mıydı, onu da bilmiyordum. Ya yanlış tahmin
ettiysem? “Her halde çiçeklere meraklı bir bayan arkadaştır” diye
düşünüp birini tahmin edecektim, ama…. Tahminimi o arkadaşa şu şekilde
mi iletecekti acaba: “Flaş flaş flaş… Adnan Nacir bu resimdekinin siz
olduğunu düşünüyor, bilemem artık! Bir çay için derim, yine siz
bilirsiniz de…”
Bu fitne fücur dolu mesajı alan bayan benim hakkımda ne düşünürdü
acaba? Ben evli barklı, çoluklu çocuklu ve mutlu mesut bir adamım,
düşünün yani felâketin boyutunu… Bir erkek arkadaşıma da böyle bir
mesajın ulaşması, işin skandal yönünü azaltmazdı her halde. Kimlik
doğrulamak için başka bir alternatif kullandım tabiî ki… Bu vesileyle
bir tavsiyede bulunmak istiyorum: Tanımadığınız, ama paylaşımlarını
görmek istediğiniz kişileri arkadaşlık listesine eklemeden de, takip
etme seçeneğini kullanabilirsiniz.
Link: http://www.yeniasya.com.tr/adnan-nacir/sosyal-medya-ve-begenme_387543
Tarih: 29 Şubat 2016
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Yorumlarınız denetlendikten sonra uygun görülürse yayınlanacaktır. Genel ahlâka mugayir ifadeler, hakaretler veya spam türündeki muhtevaya sahip yorumlar, takdir edersiniz ki, yayınlanmayacaktır. Onun haricinde her türlü yorum yapabilirsiniz, yapınız hatta...